9 Eylül 2019 Pazartesi

YENİ BİR DERS YILI


YENİ BİR DERS YILI
Biz yaşlılar, “Bizim zamanımızda” diye başlayıp anlatmaya veya yazmaya bayılırız. Sanırız ki bizden sonraki kuşaklar büyük bir dikkatle ve merakla dinleyecek veya okuyacak. Heyhat, onlar dinliyor görünerek ellerinden hiç düşmeyen dijital aparatlarını parmaklamaya devam edecekler.
Bizim gibi yaşlıların bir kısmı bunları okur ve kısa bir süre için anılarına dönerler ki; teselli burada zaten. Zira “anılar yaşlıların bastonudur.”
Bu hafta okullar açılacak. Yarım asır -ve biraz fazlası-  evvel, yani; bizim zamanımızda Mektepler de aynı tarihlerde açılırdı.
İlkokulda iken Sümerbank tarafından üretilmiş siyah-beyaz iplikten dokunmuş gri renkli, en ucuz ve sağlam kumaş; Krizet’ten önlüklerimiz ve beyaz pikeden yakalarımız annelerimiz tarafından dikilip hazırlanmış olurdu. Kızlar ve erkekler için robalı, beli kuşaklı diz altı, tek tip modellerde. Ülkemizde konfeksiyon sanayii yoktu o zamanlar. Kızlar altına siyah muslin çorap giymek zorunda idiler ve saçlarını mutlaka iki yanda saç örgüsü yapıp beyaz kurdele takmak.
Ortaokula geçince kız çocukları, siyah saten önlüğe terfi ederdi, büyümeye başlamış göğüslerini belli etmeyecek yine robalı modellerde.   Ama siyah çoraptan kurtulamadıkları bir yana erkekler gibi okul kasketi eklenirdi başlarına. Lacivert, rugan viziyerli; klasik liselerde sarı, ticaret liselerinde kırmızı, sanat okullarında yeşil şerit taşırdı bu şapkalar.   Okul dışında kasketsiz gezilmesi yasaktı. Bu yasağı delmek için bizler kasketlerimizi koltuk altımızda ya da paltomuzun altında saklardık, okul civarına yaklaşana kadar. Kızlar ise viziyerleri yukarı doğru iteler altından kâkül sarkıtırlardı yakalanıp İhtar alana değin.
Beden Eğitimi (Jimnastik) derslerinde yine annelerimiz tarafından dikilmiş siyah şort ve atlet fanila giyerdik. Kızların şortları bol, beli ve paçaları lastikli olurdu. Üstlerinde beyaz uzun kollu buluz, ama ayaklarında beyaz kısa çorap. Nadiren İstanbul veya yabancı kolejlerden gelmiş memur kızlarının ise daha dar ve kısa şortları kızlar için haset, bizler için seyir vesilesi idiler.  Eşofman ancak spor kulüplerinin tekelindeki, pahalı, ulaşımı güç giysilerdi. Ayaklarımıza Gıslavet marka bez pabuç dışında seçenek yoktu.
Saçlarımız üç numara makine ile tıraşlanmış olurdu.  Biraz uzatılması ihtimaline karşı belli aralıklarla okul kapısında kasket ve saç yoklaması yapılır, parmakla tutulacak boya gelmiş başlar müdür muavinleri tarafından sıfır makine ile ortadan bir yol açılarak cezalandırılırdı.  Protesto olarak bütün başı sıfır numara tıraş ettirmek veya usturaya tutturmak tart (uzaklaştırma) getirirdi.
 Herkes kendi semtindeki okula gittiğinden okullara yayan gidilir, yayan dönülürdü. Babaların özel otoları olmazdı, olsa da okul önüne kadar çocuğunu getirmek büyük görgüsüzlük ve ayıptı. Servis denen nesnelerle son 15-20 yılda tanıştık. Büyük şehirlerdeki belediye otobüsleri, toplu taşıma araçları yeterli idi bizlere. Başka bir şekli de bilmezdik ki.   
İlkokulda tahta çanta kullanılırdı. Zira kışın buzda kızak olur, okul çıkışı mahalle meydanlığındaki oyun döneminde üst üste yığılmada ezilmez, en önemlisi çanta dövüşünde avantaj sağlardı. Ortaokulda üstten saplı, kayış kilitli deri çantaya geçilir, lise de ise koltuk altında birkaç kitap taşınırdı. Çanta kullanmak karizmaya tersti!
Annelerimizce yünden file örülerek taşıma kolaylığı sağlanmış dökülmez mürekkep hokkaları, suda eritilerek yapılan toz mürekkepler, papye-puar, (emici kâğıt) divitler,  1-2-3 numaralı tablalı uçlar, tükenmiş kurşun kalemleri uzatan kamışlar, arasına jilet takılarak kalem açılan aparatlar artık yok.  Şimdinin öğrencileri Güzel Ankara Defteri,  Sarı Defter, Saman Tabaka, Kaymak Tabaka defterleri de tanımıyor. Dosya kâğıdının adı bir süredir A-4 oldu çıktı.
Okula tam gün giderdik. İki defa karne alır, birer hafta tatil yapardık. Sınıfları geçmek yetmezdi.   İlkokul, ortaokul, lise biterken bütün derslerden, geçmiş yıllardan da sorumlu olduğumuz,  yazılı veya sözlü imtihanlara girerdik. Sözlü imtihanlarda başka okullardan gelmiş öğretmenlerin (Mümeyyiz) karşısında terlerdik.  Liseler dört yıldan üç yıla indirilmişti ama Olgunluk denilen ek bir sınav getirilmişti.  Bu imtihanı veremezseniz lise bitirmiş olurdunuz fakat Üniversite şansınız olmazdı.
O günün Talebeleri bu günün Öğrencilerinden çok ağır şartlar altında eğitim görürlerdi ama daha mutlu olduklarından eminim. Daha kültürlü de...  Şimdikilerin Logaritma cetvelini tanıdıklarını hiç sanmıyorum. Liseden yeni mezun olmuş ve fakat (Pi) sayısını bilmeyen birisi ile karşılaşmış olduğumu söylesem...

Gençler, çocuklar; yeni ders yılınız hayırlı olsun. Allah başarılı eylesin. İnşallah sizler de yıllar sonra benim gibi bir yazı kaleme alırsınız. Kalem dediğime bakmayın, 70 yıl sonraki yazı ve ifade aparatları ne olur bilemem.
Nice sağlıklı ve huzurlu ders yıllarına…




                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...