Sevgili dostlar;
Sevgi; Allah’ın insana kendi ruhundan üfürdüğü bir İlâhi
haslettir. Çünkü Ulu Yaradan sevgidir. Âlemleri sevgi ile yaratmıştır. Bunun
için sever, hoş görür, bağışlar, korur. Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinde sevgi
tavsiye edilir, sevgi emir edilir.
Esasen semavi olsun, felsefi olsun bütün dinler sevgi temeli üzerine binâ
edilmişlerdir. Hz. İsa “Düşmanınızı seviniz.” der. Cenab-ı hak, Kuran’da
peygamberine “Habibim” yani sevgilim diye hitap eder. Bu hitap peygamberin örnek şahsında insana da
hitabıdır. Bu yüzden denilebilir ki;
“Sevmek bir ibadettir.”
Neleri ve kimleri sevmek?
Tabii ki önce kulluk görevi olarak Allah’ı sevmek.
Peygamberini sevmek. Doğayı sevmek, hayvanları sevmek, insanı sevmek. Yani
Yaradan’ı ve yaratılmışları sevmek.
Şair; “Severim her güzeli, senden
eserdir diyerek” diyor.
İşini, çalışmayı sevmek. Başarıyı sevmek. Kendini
sevmek. Parayı sevmek. Baklavayı sevmek, içkiyi, sigarayı sevmek...
Sevilebilecek pek çok şey var da doğru olan iyiyi ve güzeli sevmek. Ve her
şeyde olduğu gibi, severken de ölçüyü bilebilmek, ölçülü olmak.
Çocuğumuzu sevelim, çok sevelim. Amma bu onu şımartıp
karakterini bozacak seviyelerde olmamalı. Yutup yok edecek kadar sevmeyelim
çocuklarımızı.
İşimizi sevelim. Fakat bunu her şeyin önünde görüp,
işle evlenerek, evimizi, ailemizi, eş, çocuklarımızı ihmal etmeyecek bir ölçü
ile.
Başarıyı sevelim de, bununla gururlanıp
dostluğu unutacak kadar değil.
Parayı sevelim. Ama paranın esiri olmadan. Para bir
araçtır; iyiye, güzele ulaşmak için, insanlığa faydalı olmak için, hayır yapmak
için bir araç...
Dünya nimetlerini ve hayatı sevelim bunlardan
faydalanalım da şükür etmeyi unutmadan.
Sevgi tükenmez bir hazinedir. Allah’ın yansıtılmak
üzere insanlara bir lûtfu.
Onu hapis etmeyiniz, dağıtınız, paylaşınız. Tükeneceğinden korkmayınız.
Paylaşıldıkça artan nadir şeylerden birisidir sevgi. Tıpkı ilim gibi.
Maliye binalarının duvarlarında. “Vereceğiniz her
kuruş vergi, size hizmet olarak geri dönecektir.” yazar. Ödediğimiz vergiler
geri dönüyor mu? Bilmiyorum, ama
vereceğimiz her sevgi parçası, sizi temin ederim, katlanarak geri gelecektir.
Sevgi ile dikilip bakılan bir çiçeğin nasıl çabuk
geliştiğini izlemişizdir. Botanikçiler
bir gülfidanının çeşitli yerlerine elektrotlar bağlamışlar ve bunları bir
ekrana yansıtmışlar. Elinde top koşarak gelen bir çocuk yaklaştığında çiçekten
ulaşan dalgalar zikzaklı, kesik çizgili ve heyecanlı görüntüler verirken onu
her zaman sulayan, okşayan kişi yaklaştığında çizgiler, tatlı kavisli, düz ve
huzurlu oluyormuş.
Uzmanlar; “Bitkilerinize sevgi dolu sözler söyleyiniz,
anlayacaklardır.” Diyorlar.
Anadolu’da hâlâ
yaygın bir deyim vardır, “Karı döşekte çocuk beşikte sevilir.” Benim
çocukluğumda sevgi gösterilmezdi, şimdilerde gösteriliyor. Sevgimizi
gösterelim. Ama sevgi sadakattir. Bütün bir yıl ihanet içeresinde olup,
St. Valentin günü bir demet çiçek alıp gitmekle
sevgi gösterilmez. Bu sadece özenti ve gösteriştir.
TV’de izliyorum; sevgililer, eşler, arkadaşlar en
galiz kavgaların ardından “seni seviyorum” diyorlar, bitiyor, hiç bir şey
olmamış gibi. Seni seviyorum demekle sevgi gösterilmez. Son zamanların modası; Kadın, erkek, genç,
ihtiyar herkes birbirini tuttuğu yerde öpüyor.
Hemen arkasından az evvel öptüğü kişi hakkında hoş olmayan laflar veya
temenniler edebiliyor. Bu sevgi gösterisi değil olsa olsa mikrop
pazarlamacılığıdır.
Sevginin gerçek ifadesi, güler yüzle olur, alçak
gönüllülükle olur, hoşgörü ile olur, saygı ile olur. Cemiyet olarak hoşgörülü
insanlarız da nedense, hoşgörümüzü göstermekte cimriyiz. Bunu ancak, en
sonunda, pişmanlık anında hatırlıyoruz.
Sevgiyi mutlaka, ama mutlaka saygı ile eşleyelim.
Saygısız sevgi kuru dere yatağıdır.
Mutlu evliliğin yarım asrını idrak etmiş biri olarak;
evlenecek yakınlarıma bir tavsiyede bulunurum. “Mutluluk için, lütfen biri
birlerinize saygılı olun” derim. “Sakın bir kere ile bir şey olmaz demeyiniz,
bir kere saygısızlık ikinciyi, üçüncüyü getirir. Keçi geçer yol olur. Amiral
bir kere yara aldı mı gemi batmaya mahkûmdur.” derim. Saygı
bitti mi geriye kalan sevgi değildir. Riyâ’dır, yapmacıktır, iki
yüzlülüktür.
“Sabah evden saygı ve sevgiyle uğurlanan eşin işindeki
huzuru da başarısı da kısmeti de rızkı da başka olur. Akşam eve gelişte, saygı
ve sevgi ile karşılanan eşin evdeki huzuru, çocuklarına şefkati, eşine
yaklaşımı farklı olur” derim. Şimdi erkek çalışıyor, kadın çalışıyor, kadın ve
erkek çalışıyor, buna daha çok ihtiyacımız var.
“İnsanın sinirlendiği zamanlar olacaktır. Eşinizin,
patronunuzun, şefinizin, işçinizin sizi kızdıracak davranışları olabilir: Buna
cevabınızı hemen vermeyiniz, oradan uzaklaşıp bir sigara içtikten sonra veya
bir sigara içimlik zaman geçirdikten sonra cevabınızı veriniz, o zaman seçeceğiniz
kelimeler de, sesinizin tonu da, mimikleriniz de daha farklı, daha yumuşak,
daha akılcı olacaktır.” “Özür bildirmeyi biliniz” derim. Özür bildirmek
küçüklük değil, tam aksi büyüklüktür. Ama duyarak, pişman olarak. Otobüste nasırınıza
yüz kiloluk cüssesi ile basıp sonrada ruhsuz “özür dilerim” diyenler gibi
değil...
Çağımızın her yönü ile büyük kişilerinden rahmetli
İsmet İnönü’ye evliliklerinin ellinci yılında sormuşlar, ”Mevhibe Hanım ile bu
mutlu evliliği nasıl başardınız?” “O sinirlendiği zaman ben sustum, ben
sinirlenince o sustu ”diyor.
Susmak bazen bir meziyettir. Sözlerimi yine Hz.
Muhammet’in bir hadisi ile bitirmek istiyorum;
“Ya hayır konuş ya da sus.”
Ve sevgimin ifadesi olarak da
saygılarımı sunuyorum okurlarıma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder