27 Ocak 2018 Cumartesi

CİGARA ve TÜTÜN

                                    
  
Otuz yıldır sigaraya küsüm. Bu yüzden olsa gerek sigara fiyatlarından da habersizdim. Ocak ayında sigaraya yediden zam geldiğini gazetelerde okuyana değin. Bir paket sigaranın on, on beş liralara satıldığını öğrenmem beni hem hayrete düşürdü hem de eski günlere götürdü.
Sigara “Tekel ruhsatı” olan bazı bakkallarda ve özellikle, dükkânın ön yüzüne çaktıkları (tütün ve müskirat) satıldığını belirten emaye veya (tütün ve sigara satılır) levhası taşıyan bayilerde satılırdı. Müskirat Arapçadan dilimize girmiş bir kelimedir. Keyif veren, sarhoş eden anlamındaki “sekr” den üretilmiş olup daha ziyade alkollü içki anlamında kullanılırdı.
Malumunuz tütün bitkisi Kristof Kolomb’un 1400’lü yılların sonunda Amerika kıtasına yaptığı seyahatle Avrupa kıtasına gelmiştir. Oradan da 1600’lü yıllarda İngiliz ve Venedikli tüccarlar tarafından ülkemize getirilmiş. Zaman içerisinde kâh yasaklanmış, kâh serbest bırakılmış, sonraları inhisar altına alınmış ve nihayetinde Tekel İdaresi tarafından imal edilir ve satılır olmuştu. Tekel’in özelleştirilmesi sonrası ülkemizde sigara piyasası tamamen Amerikan tütün şirketlerinin eline geçmiştir.
Biz gelelim yine eski günlere; en ucuz sigara, kâğıt pakette satılan Köylü Sigarası:
10 kuruştu. Sigaraya özenen harçlıksız çocuklarca mahalle bakkalından tek tek tanesi bir kuruştan satın alınabilirdi,  sonra yine pakette: Birinci. Daha kaliteli sigaralar kapaklı, yassı, mukavva kutularda satılırdı; Bafra Maden, Hanımeli,  Bahar, Gelincik, Yenice 25-45 kuruşa ve lüks olanlar; Hususi Kokulu, çekmeceli kutusunda Yeni Harman,  Büyük Kulüp, Sipahi Ocağı, ellilik kutularda Diplomat. İlk filtreli ve mentollü Çamlıca idi ardından Hisar, Maltepe, Samsun geldiler. Askere günde yarım paket hesabı ile bedava verilen Asker ve subaylar için özel üretilen Subay sigaralarını da unutmayalım.
Paketlerin üst kalayını ve kutu sigaraların kapağını  yapıştıran bantta “T.C. İnhisarlar İdaresi 20 Yassı -veya yuvarlak- sigara Milli Müdafaa vergisi dâhil (...) Kuruş” yazsa da halk dilindeki yaygın söylemi, ismin ana dili Orta Amerika kökenli İspanyolca Cigaro’dan galat “yak bi cigara” şeklinde idi. Cigara ikramı her zaman yak fiili ile kullanılmaz çok kere “sar bi cigara”  deyimi ile de yapılırdı. Çünkü geniş bir kesim pahalı olan hazır sigara (Kalıp Cığarası) yerine sarma sigarayı yeğlerdi; Tekel idaresinin pakette sattığı kıyılmış tütün veya kaçak tütün kullanarak.  Kaçak tütün evlerde ağız çeşnisine göre bal, şarap veya başka malzemelerle terbiye edilir, ustalaşmış eller tarafından özel bıçağı ile çok ince (kız saçı) kıyılır, tütün kesesi veya tabakalarda taşınırdı. Kutu sigarası içenler bu kutunun arka yüzünü not almak için de kullanırlardı. Parlamenterler veya idareciler halkın isteğini hemen sigara paketinin arkasına not ederlerdi. Ve bilinirdi ki; sigara bitince paket atılacak ve bu istek hiçbir zaman yerine gelmeyecek.
Sigara kullanan her kesimin tartışmasız bir veya birkaç tabakası olurdu; kakmalı, işlemeli, sedefli, markalı, tahta, metal, gümüş, altın...  Hazır sigara kullananlar daha ince tabakanın her iki kanadındaki lastik şeridin arkasına bir kutu sigarayı dizerler, sarma sigara kullananlar ise daha kalın tabakanın haznesini kıyılmış tütünle doldurur, kapaktaki lastik banda kesilmiş, ince sigara kâğıtlarını sıkıştırırdı.  Bir paket Tekel tütününden sadece yirmi yaprak kâğıt çıkardı. Kaçak tütün kullananların böyle incecik kâğıt bulmaları olanaksızdı. Bir dönem Time Dergisi ülkemizde en çok satan yayın olmuştu. İncecik sayfalarından yüzlerce sigara sarmak mümkündü.
Sol elin parmakları üzerine kâğıt yayılır, sağ elle bir tutam tütün orta bölgeye yayılır, her iki elin parmakları yardımı ile sarmalanır, kâğıdın uzun kenarı yarım santim genişliğinde dil ile ıslatılır, diğer uzun kenar üzerine kapatılarak yapıştırılır. Uçlardan sarkan fazla tütünler ayıklanır.  Sarma sigara ne kadar maharetli yapılsa da kalın ve gayri muntazamdır. Bir de yapışma bölgesindeki iyi yanmayan kâğıt sigara bitene kadar kavrularak kalır veya yarı ateş halinde kucağa düşer.
Kibrit az kullanılırdı. Bir çelik parçasına midye kabuğu kadar, sert bir taşla (çakmak taşı) vurularak yaratılan kıvılcımla parmak ucu ile tutulan kav parçası tutuşturulur, üflenerek ateşi kuvvetlendirilir ve sigara yakılırdı.  Keskin taştan isabet alan başparmaklar kesik içinde kalarak...  Uzun fitili alttan sarkan Lüle Çakmaklar, gaz yağı ile isli yanan basmalı çakmaklar, benzinli Zippo’lar...  Ama en çok kullanılan aparat(!) “hemşerim ateşini müsaade”  veya benzerleri hitaplardı.
Yasemin dallarından en sağlıklısı yapılan; bakalit, kehribar, lüle çeşit ağızlıklar kullanılırdı. Bu kadar teferruatlı malzeme ceplere sığmaz. Ama Anadolu insanının özellikle kırsaldaki kesimin bele sarılı geniş kuşağı bunların dışında, mendil, yağlık, icabında bıçak, tabancayı da taşıyan kullanışlı bir aksesuardı. Üstelik beli soğuktan ve incinmelerden koruyan sağlıklı bir gelenekti de... Bu bel kuşağının bir de iç giyimde kullanılanı vardır. Boyu üç- dört metreye ulaşabilen iki karış enindeki sırf yün bu kuşak, bir ucu bir eşyaya sabitlenerek veya hane halkından birisi tarafından tutularak kuşak etrafında dönmek sureti ancak bele sarmalanırdı.   
Tabakadan bahis edince Enfiye’yi anmamak mümkün mü?  Arapça enf (burun) kelimesinden aidiyet takısı ile üretilmiş enfiye, çürütülmüş tütün tozu olup buruna çekilmek sureti ile keyifli hapşırıklar yaratır ve uyardığı etki ile bol ifrazat sağlardı.  Tekel Tarafından satılan bu madde de kendine has tabakalar içinde muhafaza edilir,   dostlara tabaka uzatılarak ikramda bulunurdu. Ben yetişmedim ama daha önceki dönemlerde bazı tabakaların üzerinde eski yazı, güzel bir hatla “gam çekme enfiye çek”  ibaresi işli olurmuş.
Çocukluğumda sigara için çok kişi vardı ama pipo içen hemen iki üç kişi anımsıyorum. Bayide ise yine Tekel’e ait paket içindeki pipo tütünü vardı. Sonraları da sigara çok yaygındı ama pipo nadir bir kesimin daha çok entellerin elindeki, kendine has kültürü, zengin tütün çeşitleri, aksesuarı, koleksiyonerleri olan bambaşka bir dünya…  Kökü ta MÖ ’ki yıllara kadar uzanan bir Hint iptilası. Bazı keyif verici yaprakları, içi boşaltılmış Hindistan Cevizi kabuklarına doldurup içine soktukları bir kamış vasıtası ile dumanını çekmeleri ile başlayan serüveni, Acem ve Arap dünyasında Nargile, Çubuk, Lüle evrelerini geçirip, tütünün Avrupa’ya girmesinden sonra pipo şekline girmiş. Bakalit, seramik, fildişi, Lüle taşı ve benzeri malzemeden yapılan lülesine tütün sıkıştırılıp, takıp çıkarılan ağızlıkla dumanı içeri çekmek şekli ile kullanıldığını hepimiz biliriz. Özellikle İngiltere’de çok yaygın kullanımı var. Derler ki; “İngiliz asilzadesi, yeni bir pipo alır, birkaç yıl uşağının kullanımına bırakır, sonra ağızlığını değiştirip kendisi kullanırmış.” Lüle ne kadar çok kullanılır ve haznesi zamanla kurum bağlayıp küçülürse o kadar makbul olurmuş. Bir de sık sık sönüp yeniden yakıldığı için çok kibrit kullanılırmış.  Bu nedenle İngiliz bayi, pipo tütünü almak isteyenlere “ tütün ne marka olsun, kibrit ne marka olsun” diye sorarmış.  
1950’li yıllardan sonra Amerikan ve NATO üsleri tesis edildi, Amerikan sigarası ve Virginia tütünü ile tanıştık. Mentollü Salem sigarasına özenerek yenice paketlerinin içine mentol emdirilmiş kâğıt plakalar koymaya başladık.  Sonra filtreli sigaralar çıktı, kaldırım köşelerinde satılan yabancı sigaralar sardı ülkeyi…
Sigara içmenin kötü bir alışkanlık olduğu malûmdur ama bir başka kötülük de izmaritini yere atmaktır. 1957-58 yıllarında İstanbul Valiliği yapan rahmetli Mümtaz Tarhan sokaklara sigara izmariti atanlara beş lira ceza uygulaması getirmişti. Belediye zabıtası ve polisler kentin büyük caddelerinde bunu çok ciddi olarak takip ederlerdi. O zaman; “yudumun insanı”  pratik bir çözüm geliştirmişti. Özellikle çocuklar, boyunlarına astıkları bir tabla içine kum doldurur, İstiklal Caddesi ve Köprü üzerinde kaldırımları dolaşırlardı. İzmaritinizi bu tablaya bastırmanın bedeli beş kuruştu!  Vali gitti, yasak bitti, beraberinde bu iş dalı da!
Daha sonraları ve bugün geldiğimiz nokta ise cümlenin malumu...
        



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...