27 Aralık 2017 Çarşamba

YENİ YIL


Önümüzdeki Pazar hafta bitiyor ama 2017’de bitiyor. Pazartesi yeni bir yıla giriyoruz. Sağlıklı, huzurlu, bereketli, dünyaya barış umutları veren bir yıl diliyorum.
Çocuklukta yeni yıl beklentisinin sevinç ve heyecanı vardı. Takvimlerde artacak her rakam, büyümenin gurur ve hazzını getirirdi. Bu gün ise biten her yıl organlardaki gerilemenin sıkıntısını, sona yaklaşmanın işaretini verir oldu.
Çocukluğumun gazetelerinde yeni yılın ilk sayısı her günkünden farklı ama her 1 Ocakta benzer tertipli birinci sayfa ile çıkardı.  Tam sayfada renkli olarak; yaşlanmış, sırtı kamburlaşmış, eli bastonlu eski sene, üzerinde bombalar patlayan yer küreyi terk ederken yukarılardan veya sonsuz gibi görünen bir merdivenden küçük bir bebek olan yeni senenin hiç tanımadığı, bu badireler dolu dünyaya gülücükler saçarak gelişi resmedilirdi. Bazen Noel Baba figürü de eşlik ederdi bu kompozisyona. Bizler de yılın ilk haftası resim dersinde ev ödevi olarak verilen “yeni yıl” konusunda bu kompozisyonlardan kopya çekerdik. Daha sonraki sayılarda veya hafta sonu eklerinde geçmiş yılın önemli olaylarını, kişilerini kronolojik olarak sıralama ve hatırlatma geleneği halen devam etmekte. Hatta TV programları bu diziyi görsel olarak sunmaktalar.
İnsanlar çok eski yıllardan bu yana belli periyotlarla süregelen doğa ve gök olaylarını gözlemiş, değişimin başlangıç ve bitim zamanını belirleme gereğini duymuşlardır. Doğal olarak, güneşe veya aya endeksli 12 aylık (nadiren 13)  zaman dönümünü yeni yılın başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. 
 Eski Roma’da rahiplerin vergi ödeme tarihlerini diledikleri gibi saptadığı yılbaşı; Jül Sezar tarafından MÖ. 45 yılında 1 Ocak olarak sabitlenmiştir.  1582‘de Papa Gregorius XIII tarafından revize edilerek Gregoryen takvimi adını alan sistem de yılbaşını 1 Ocak olarak benimsemiştir. İngiltere Parlamentosu 1752’de bu takvimi kabullenerek 25 Mart olan yılbaşını 1 Ocağa çekmiş, 1918’de Rusya, 1923’de Yunanistan bu uygulanmaya katılmıştır.
İslamiyet öncesi Türk kavimlerinde 12 aylık güneş takviminde her ay ve her yıl farklı bir hayvan ismi taşır ve yeni yıl sıçgan (sıçan) ayı ile başlardı. Müslümanların kullandığı ay esaslı Hicri Takvim Hz. Muhammed’in ölümünden sonra günlerin hesaplanmasında doğan bazı anlaşmazlıklar üzerine Hz. Ömer tarafından tanzim olunmuş bir sistemdir. Başlangıç tarihi olarak 17 yıl evveli,  hicreti esas alıp yılbaşı da Hz. Alinin teklifi ile hicretin vaki olduğu Muharrem ayı olarak benimsenmiştir. Ki; miladi tarihle 16 Temmuz 622’ye tesadüf eder. Müslüman ülkeler başlangıçta bu takvimi ve yılbaşını benimsemekle beraber Abbasiler farklı bir takvim, Selçuklular Celâli takvimi, 1302’de Gazal Han döneminde yılbaşını Nevruz      (21 Mart) olarak kabul eden takvimi kullandılar.  O günden bu yana Afganistan’da ve 1925’ten bu yana İran’da Nevruz resmen yılbaşıdır. Osmanlılar uzun yıllar Hicri Takvim ve 1 Muharremi yılbaşı olarak kullandılar. Karşılaşılan bazı güçlükler neticesi1740’da dini günleri hicri, mali olaylarda yılbaşını 1 Mart olarak belirleyen Rumi Takvim yürürlüğe girdi. 1917’de Miladi Takvim kabul edildi. Cumhuriyetten sonra, 25 Aralık 1925’te kabul edilen bir kanunla 1 0cak 1926’dan itibaren Gregoryen Takvim yürürlüğe girmiş,  üç yılbaşılı üç takvim karmaşasına son verilmiştir. Yine de eski nüfus kayıtlarında veya mezar taşlarında 1318 doğumlu 1992 ölümlü 674 yıl yaşayan insanlara rastlıyoruz!
Miladi takvim Hz. İsa’nın doğumunu takvim başlangıcı olarak kabul eder ve bütün tarihi kayıtlarda MÖ.- MS. Simgeleri münakaşasız kabul bulur. 1 Ocağın yeni yılın veya miladi takvimde 1 yılının başlamasının, İsa’nın doğum tarihi olan 24 Aralık günü ve Noel yortusu ile bir ilgisi yoktur. Noel kutlamaları 28 Kasımda başlayıp art arda dört hafta, dört Advent’le süregelen ve 24 Aralıkta sona eren kutsal günlerdir.     Esasen doğu Hıristiyanları 354 yılına kadar Noel yortusunu 6 Ocak tarihinde kutlamakta idiler.
Noel yortusu dolayısıyla süslenilen ve ışıklandırılan Noel Ağacı ilk defa 1605’ de Almanya’da yazımlara girmiş, XIX yy. ortasında Fransa’ya oradan batı ülkelerine yayılmıştır. Yılbaşı ile ve yılbaşı kutlamaları ile bir bağlantısı yoktur.  Yine Hıristiyanlarca Noel gecesi (25 Aralık) Noel çamı dibine uslu çocuklara şekerleme ve oyuncak bırakan Noel Baba (yaramaz çocuklara ise Kırbaççı Baba tarafından değnek bırakılır) ile yılbaşının dinsel ve tarihsel bir ilgisi yoktur.  Yirminci yüz yılın tüketim ekonomisi birbirine yakın Noel ve yılbaşı kutlamalarını hediyelik eşya satımı ve ekstra harcamalar için çok iyi kullanmış ve bırakınız batı âlemini dünyanın büyük bir kesinimde aralık ayını en yüksek cirolara ulaştırma başarısına erişmiştir.
Prof. Muazzez İlmiye Çığ Hanım’ın anlatımıyla;  çam ağacı süslemek tamamıyla Türk âdetidir. Türkistan'da hayali bir ağaç varmış, yerin göbeğinden göğe kadar yükseldiği tasavvur ediliyor. Adı  “hayat ağacı” ve bu ağacı başka yerde yetişmeyen, kışın da yeşil olan Akçam temsil ediyor.  Bir Akçam’ı getirip eve koyuyorlar, altına o sene Tanrı onlara güzel şeyler ve güzel bir yaşam verdi diye O’na hediyeler, dallarına da ertesi sene için niyaz ettikleri, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdele koyarlarmış. O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanır, büyükler ziyaret edilir, özel yemekler yenilir, güzel elbiseler giyilirmiş.( Nardugan Bayramı)  Bu adet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçmiş.
Ülkemizde tamamen Hıristiyan âdeti olan Noel Çamı süslemesi özentisi ve Noel Ayini için St. Antuan Kilisesini kendi cemaatine yer bırakmayacak bir saygısızlıkla doldurma gayretini ise anlamak imkânsızdır.
Kanımca; iyi günü ile kötü günü ile geçmiş bir senenin ardından yeni bir umut, yeni bir beklenti, yeni bir rızk ile gelmesi temenni edilen Yeni Yılı neşe içinde karşılamak, aile bireyleri, dostlar, arkadaşlar ile birlikteliğe vesile kılmak niyeti ile yapılan, yeni yıl kutlama ve toplantılarını Hıristiyan inanışları ile endekslemek olası değildir. 
Eğlencenin şekli ve dozu ise inanış ve anane ekseninde bireylerin tercihidir.
Nice yeni yıllara...

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...