Önümüzdeki Pazar hafta
bitiyor ama 2017’de bitiyor. Pazartesi yeni bir yıla giriyoruz. Sağlıklı,
huzurlu, bereketli, dünyaya barış umutları veren bir yıl diliyorum.
Çocuklukta yeni yıl
beklentisinin sevinç ve heyecanı vardı. Takvimlerde artacak her rakam,
büyümenin gurur ve hazzını getirirdi. Bu gün ise biten her yıl organlardaki
gerilemenin sıkıntısını, sona yaklaşmanın işaretini verir oldu.
Çocukluğumun
gazetelerinde yeni yılın ilk sayısı her günkünden farklı ama her 1 Ocakta
benzer tertipli birinci sayfa ile çıkardı.
Tam sayfada renkli olarak; yaşlanmış, sırtı kamburlaşmış, eli bastonlu
eski sene, üzerinde bombalar patlayan yer küreyi terk ederken yukarılardan veya
sonsuz gibi görünen bir merdivenden küçük bir bebek olan yeni senenin hiç tanımadığı,
bu badireler dolu dünyaya gülücükler saçarak gelişi resmedilirdi. Bazen Noel
Baba figürü de eşlik ederdi bu kompozisyona. Bizler de yılın ilk haftası resim
dersinde ev ödevi olarak verilen “yeni yıl” konusunda bu kompozisyonlardan
kopya çekerdik. Daha sonraki sayılarda veya hafta sonu eklerinde geçmiş yılın
önemli olaylarını, kişilerini kronolojik olarak sıralama ve hatırlatma geleneği
halen devam etmekte. Hatta TV programları bu diziyi görsel olarak sunmaktalar.
İnsanlar çok eski yıllardan
bu yana belli periyotlarla süregelen doğa ve gök olaylarını gözlemiş, değişimin
başlangıç ve bitim zamanını belirleme gereğini duymuşlardır. Doğal olarak,
güneşe veya aya endeksli 12 aylık (nadiren 13)
zaman dönümünü yeni yılın başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.
Eski Roma’da rahiplerin vergi ödeme
tarihlerini diledikleri gibi saptadığı yılbaşı; Jül Sezar tarafından MÖ. 45
yılında 1 Ocak olarak sabitlenmiştir.
1582‘de Papa Gregorius XIII tarafından revize edilerek Gregoryen takvimi
adını alan sistem de yılbaşını 1 Ocak olarak benimsemiştir. İngiltere
Parlamentosu 1752’de bu takvimi kabullenerek 25 Mart olan yılbaşını 1 Ocağa
çekmiş, 1918’de Rusya, 1923’de Yunanistan bu uygulanmaya katılmıştır.
İslamiyet öncesi Türk
kavimlerinde 12 aylık güneş takviminde her ay ve her yıl farklı bir hayvan ismi
taşır ve yeni yıl sıçgan (sıçan) ayı ile başlardı. Müslümanların kullandığı ay
esaslı Hicri Takvim Hz. Muhammed’in ölümünden sonra günlerin hesaplanmasında
doğan bazı anlaşmazlıklar üzerine Hz. Ömer tarafından tanzim olunmuş bir
sistemdir. Başlangıç tarihi olarak 17 yıl evveli, hicreti esas alıp yılbaşı da Hz. Alinin
teklifi ile hicretin vaki olduğu Muharrem ayı olarak benimsenmiştir. Ki; miladi
tarihle 16 Temmuz 622’ye tesadüf eder. Müslüman ülkeler başlangıçta bu takvimi
ve yılbaşını benimsemekle beraber Abbasiler farklı bir takvim, Selçuklular
Celâli takvimi, 1302’de Gazal Han döneminde yılbaşını Nevruz (21 Mart) olarak kabul eden takvimi
kullandılar. O günden bu yana
Afganistan’da ve 1925’ten bu yana İran’da Nevruz resmen yılbaşıdır. Osmanlılar
uzun yıllar Hicri Takvim ve 1 Muharremi yılbaşı olarak kullandılar.
Karşılaşılan bazı güçlükler neticesi1740’da dini günleri hicri, mali olaylarda
yılbaşını 1 Mart olarak belirleyen Rumi Takvim yürürlüğe girdi. 1917’de Miladi
Takvim kabul edildi. Cumhuriyetten sonra, 25 Aralık 1925’te kabul edilen bir
kanunla 1 0cak 1926’dan itibaren Gregoryen Takvim yürürlüğe girmiş, üç yılbaşılı üç takvim karmaşasına son
verilmiştir. Yine de eski nüfus kayıtlarında veya mezar taşlarında 1318 doğumlu
1992 ölümlü 674 yıl yaşayan insanlara rastlıyoruz!
Miladi takvim Hz. İsa’nın
doğumunu takvim başlangıcı olarak kabul eder ve bütün tarihi kayıtlarda MÖ.-
MS. Simgeleri münakaşasız kabul bulur. 1 Ocağın yeni yılın veya miladi takvimde
1 yılının başlamasının, İsa’nın doğum tarihi olan 24 Aralık günü ve Noel
yortusu ile bir ilgisi yoktur. Noel kutlamaları 28 Kasımda başlayıp art arda
dört hafta, dört Advent’le süregelen ve 24 Aralıkta sona eren kutsal
günlerdir. Esasen doğu Hıristiyanları
354 yılına kadar Noel yortusunu 6 Ocak tarihinde kutlamakta idiler.
Noel yortusu dolayısıyla
süslenilen ve ışıklandırılan Noel Ağacı ilk defa 1605’ de Almanya’da yazımlara
girmiş, XIX yy. ortasında Fransa’ya oradan batı ülkelerine yayılmıştır. Yılbaşı
ile ve yılbaşı kutlamaları ile bir bağlantısı yoktur. Yine Hıristiyanlarca Noel gecesi (25 Aralık)
Noel çamı dibine uslu çocuklara şekerleme ve oyuncak bırakan Noel Baba (yaramaz
çocuklara ise Kırbaççı Baba tarafından değnek bırakılır) ile yılbaşının dinsel
ve tarihsel bir ilgisi yoktur. Yirminci
yüz yılın tüketim ekonomisi birbirine yakın Noel ve yılbaşı kutlamalarını
hediyelik eşya satımı ve ekstra harcamalar için çok iyi kullanmış ve bırakınız
batı âlemini dünyanın büyük bir kesinimde aralık ayını en yüksek cirolara
ulaştırma başarısına erişmiştir.
Prof. Muazzez
İlmiye Çığ Hanım’ın anlatımıyla; çam
ağacı süslemek tamamıyla Türk âdetidir. Türkistan'da hayali bir ağaç varmış,
yerin göbeğinden göğe kadar yükseldiği tasavvur ediliyor. Adı “hayat ağacı” ve bu ağacı başka yerde yetişmeyen,
kışın da yeşil olan Akçam temsil ediyor.
Bir Akçam’ı getirip eve koyuyorlar, altına o sene Tanrı onlara güzel
şeyler ve güzel bir yaşam verdi diye O’na hediyeler, dallarına da ertesi sene
için niyaz ettikleri, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdele
koyarlarmış. O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanır,
büyükler ziyaret edilir, özel yemekler yenilir, güzel elbiseler giyilirmiş.(
Nardugan Bayramı) Bu adet Türkler yoluyla
Avrupa'ya geçmiş.
Ülkemizde tamamen
Hıristiyan âdeti olan Noel Çamı süslemesi özentisi ve Noel Ayini için St.
Antuan Kilisesini kendi cemaatine yer bırakmayacak bir saygısızlıkla doldurma
gayretini ise anlamak imkânsızdır.
Kanımca; iyi günü ile kötü
günü ile geçmiş bir senenin ardından yeni bir umut, yeni bir beklenti, yeni bir
rızk ile gelmesi temenni edilen Yeni Yılı neşe içinde karşılamak, aile
bireyleri, dostlar, arkadaşlar ile birlikteliğe vesile kılmak niyeti ile
yapılan, yeni yıl kutlama ve toplantılarını Hıristiyan inanışları ile
endekslemek olası değildir.
Eğlencenin şekli ve dozu
ise inanış ve anane ekseninde bireylerin tercihidir.
Nice yeni yıllara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder