13 Aralık 2017 Çarşamba

MAHALLE IV Oyuncaklarımız (!)

     

Oyuncaklarımız Ya hiç yoktular ya da para bile ödenmeyen malzemeden kendi ürettiklerimiz.
Çocuğun yediği helâl idi giydiği haram. Ekonomik yapısı ne olursa olsun büyüklerimizde oyuncak satın almak için para verme anlayışı kıttı. Sünnet düğünü, kızların hatim törenleri veya uzaktan yatıya gelen bir akrabanın getirdikleri dışında. Bizim harçlıklarımız da yoktu. Ya bayram paramız olurdu ya da yaz ayları çıraklık yaparak para sahibi olunabilirdi.  Okumayıp devamlı çıraklık yapanlar ise, kazançlarından oyuncağa çok az bir ayırım yapabilirlerdi.  Çünkü bayramlık pantolonunu kendi kazancı ile diktirmek gibi biraz görev biraz da erişimi zor bir hazzın sahibi olmak zorunda idiler. Paranız olsa da alınabilecek şeyler o kadar sınırlıdır ki... Her türlü ev aracı gibi oyuncaklar da tahta, teneke, kâğıt veya lâstikden olmak zorunda idiler.  Naylon ve plâstik henüz yoktu.  Bu günün kuşağına plâstik’siz bir dünyayı anlatabilmek doğuştan âmâ birisine Monnalissa’yı anlatabilmek kadar güç.
Ben, naylon ile ilkokul beşinci sınıfta tanıştım.  Kore’den dönen komşu yüzbaşının hediye getirdiği naylon bir torba ile.  Okulda başka kimsede yoktu. Çok sükse yapmıştım. Naylon gömleğimi üniversite yıllarımda bir gemiciden satın aldım. Çok paraya. Mavi renkte, şeffaf, içinden atlet görünüyor.  Rüzgârda bol bedeni bir yelken gibi şişen, kolları uçuşan bir gömlek.  Ama övünmek gibi olmasın; Sünnet entarim hakiki ipekti. Annem sonradan eteğini kesip gömlek yapmıştı, onun da kolları uçuşurdu.
Kız kardeşim naylon kombinezonla ne zaman tanışmıştı hatırlamıyorum? Ama 1960’larda gittiğim Avrupa’dan bana ısmarladığı tek şey pilili tergal etek idi.
Satın alabilecekleriniz; Tahtadan: tüfek, çınçın tekerlek, araba, kamyon, çekilince pembe boyalı kanatlarını çırpan kavak ağacı kelebek veya başını döndüren tornacı işi ördek...  Tenekeden: tabanca, saat, düdük, kızlar için saç tokaları... Mukavvadan yapılmış selofon camlı gözlük.  Mukavva iplik bobinin önüne cam konularak yapılmış, içinde binlerce çiçek motifinin şekil değiştirdiği dürbün... İçi testere tozu doldurulmuş, yüzü yağlı boya ile çizilmiş bez bebek, parmağa takılıp sallanabilen (yoyo) top.   İçi dolu veya şişme lastik top.
Dolu toplar; küçüğü ceviz, büyüğü tenis topu boyunda, satın alındığında parlak yüzeyi renkli desenlerle bezeli, oyun süresince önce parlak boyası sonra daha sert dış kabuğu zeminin zımpara etkisine yenik düşen, dolgu yapısı kuru ekmek gibi ufalanmaya mahkûm, kauçuk toplar...
Şişme lastik toplar; Daha büyüktür ama daha da pahalı.  Hep açık bordo ile kirli kırmızı arasında bir renkte olurlar.  Preslenirken üzerine futbol topunu taklit eden hatlar çizilmiş, bir yerinde elinize daha katı gelen memesi bulunurdu.  Patlayıp yamandığında veya sönerse, götürüldüğü bisiklet tamircisince, ucuna enjektör iğnesi lehimlenmiş bir pompa ile şişirilebilsinler diye.  Ben bu yolla gerçekten şişen topa hiç rastlamadım.
En kolay elde edileni içine çaput doldurulmuş bez toptu.  En zoru ise meşin top ki; topların  kralı. Üç  yolla ulaşabilirdiniz;                                                                                1-Sünnetinde hediye gelmiş bir çocuğun lütuf edip meydanlığa getirdiği sınırlı zamanla. 2-Para katışıp mahallece satın alınmakla. Ki her gece hissedarların birisinde dururdu.
3-Kentteki bir futbol takımınca ıskartaya çıkarılıp bir ağabeyin mahalleye kazandırdığı, dikilmek ve yamanmaktan küresel formu bozulmuş, bir deliğine geçici tedbir olarak çaput tıkıştırılmış, artık yama kabul etmediğinden atılıp yenisi de alınamayınca iç lastik yerine, kasaptan alınıp kurutularak şişirilen (ne kadar şişerse) inek öd kesesi sokulmuş top.  En çok bu çeşidine sahip olunurdu. Bir dördüncü yol daha vardı ki, bakkalın vitrininde asılı bu meşin topa ulaşabilmek için satın alacağınız Mondial Çikolatasının içinden çıkan dört takıma ait (FB, GS, BJK ve Vefa ) futbolcu resmini biriktirecek, bakkaldan temin edeceğiniz özel kâğıdına yapıştıracak ve de imzalı bir adet resmi de bulacaktınız.  Ben bu topa erişebilenine hiç rastlamadım.  Ya kırk sekiz resim tamamlanamaz, yirmi tane Küçük Fikret’e karşılık hiç Cihat çıkmaz ya da imzalı resmi bulamazdınız.  Tesadüfen tamamlandı ise o zamanda kampanya bitmiştir.  Vitrindeki topa ne mi olurdu?  Sanmam ki firma geri alsın, günahı boynuna bakkal iç ederdi onu.
Oyuncak kısıtlı olunca; (Kendi uçağını kendin yap. )  Tahtadan oyduğun ya da benzer bir şekildeki dal parçasını tabanca kabul et, Komen’cilik oyna.  Ok imalinde kullanılan değnek, bazen kılıç olur, çok kere de At.    Eğer üç dört metre boyunda bir ipiniz varsa, size at olma erdemine hevesli, bir kaç yaş küçüğünüz birisi daima vardır. İpin orta noktasını atın ensesinden başlayarak koltuk altlarından geriye doğru geçirir, iki ucundan tuttuğunuz bu dizginle sağa-sola “dön” komutu verebileceğiniz, salınca koşan, çekince duran canlı bir ata(!) sahip olursunuz.  İpiniz daha uzun ise, at ile elleriniz arasına bir kaç yolcu alabileceğiniz bir arabanız(!) var demektir.
Oyuncak satın alınamazsa, ham madde olabilecek çok şey vardır.  İpler, kumaşlar, boş makaralar, gazoz kapakları, sigara kutuları, çamur, taş, kamış, kâğıt… Yaratıcılık gücünüze dayalı her şey.  İlâç kutuları, bakkaldan ambalâjlı alınmış nadir malların kutusu, elişi dersinde şekillendirilir, evde ise oyuncak imâlinde kullanılırdı.  Bakkalda ambalâjlı satılan bir Çay’dı bir de kibrit. Paketlenmiş tek nesne; mavi uzun ambalajı ile Kartal makarna, çikolata, sakız.  Daha sonraları çıkan çikletler;  İçindeki, dönemin artist resimlerini biriktirirdik. Hedy Lamer, Lana Turner, Clark Cable, Shirley Tample’ler.  Çikolata kalayları camda tırnak yardımı ile düzeltilir, defter sahifeleri arasında korumaya alınırdı.  Ortak ismi Varak olan renkli, çiçekli, desenli, düz kalay yaprakları veya renkli jelâtin kâğıtları.
En kolay bulanacak malzeme değnek ve çamurdu.  Okullarda elişi dersinde hayvan şekilleri ve meyveler yapılıp sulu boya ile renklendirilen ve yılsonunda sergiye çıkan sanat eserlerinin (!) yapıldığı, tuğla ve testi yapımında kullanılan killi çamur.  Mahallede kız çocuklarına tencere, tava, bebek olan çamurla erkekler g.t patlatmaca oynardı.
Tükürük çok gerekli yardımcı malzemedir.  Üç dört metre boyunda ince bir ip, bir tarafı boş bir tahta makaraya bir tur sarılarak düğümlenir. Diğer uç alıcı konumundaki arkadaşınızın kulağına dayadığı bir kibrit veya ilaç kutusunda açılan küçük delikten geçirilip yarım kibrit çöpü ile tespitlenir. İpi iyice gerip elinizdeki makarayı burarsanız, ipin tahta üzerindeki patinajı ile çıkan ses mukavva kutuda titreşimler yaparak alıcıya mesaj olarak ulaşır.  Ama makarayı tükürüklemeniz şartı ile yoksa ip boşa döner ve telgrafınız(!) çalışmaz.
 Gazoz kapaklarının üst boyası kum zımparası ve tükürük yardımı ile silinir.  Küçük yara ve kesiklere mutlaka tükürük tedavisi uygulanır, ya da üzerine işenir.
Bir metre boyundaki kalın bir telin ucunu makara boyu ve doksan derece kıvırın, makarayı takıp aksi yönde bir doksan derece daha. Bir ayağı beş santim diğer ayağı uzun kalan (U) şeklindeki bu telin kısa ayağına bir, diğer ayağına dilediğiniz kadar makara geçirip, tabandaki makarayı yerde gezdirin, diğer makaralar aksi yönlerde tıkırdayarak döneceklerdir.  Bu bir oyuncaktır(!) Dilerseniz telin üst ucunu bir direksiyon gibi kıvırabilirsiniz de. 
Tahta makaranın konik kısmını boğaz noktasından kesin, üç beş santime düşmüş bir kurşun kalemi deliğe geçirin, kalemin sivri ucu yere doğru baş ve işaret parmaklarınız arasında döndürerek bırakırsanız hızla dönüp yalpalayarak devrilen bir fırıldağınız olur.  Sınıfın arka sıralarında ikili üçlü turnuva da düzenleyebilirsiniz. Fırıldağın gelişmişi topaç’tır. Tornacıdan alınırdı. Koni şeklindeki bu tahta aracın sivri tepesine her iki ucu taş veya eğe yardımı ile sivriltilmiş küçük bir çivi çakardık. Beyaz kaytan ipinin düğümlenmiş ucu bu çividen başlayarak özel biçimi ile dolanır ip hızla çekilerek savrulur. Topacı yere düz, usta iseniz kıçüstü atarsınız. Çivinin istinadındaki araç vınlayarak hızla döner.  Bir ara hiç kımıldamıyormuş gibi olur, en zevkli andır bu. Çılgın bir çığlık atılır:  Dondu... Dondu... Dondu... Dönmekte olduğunu ispat için tam tepe noktasına bir tükürük kütlesi bırakırsınız. Zerreler hızla etrafa saçılırlar.
Arkadaşınızın dönmekte olan topacının üzerine çakar’sanız, ve sizinki hâlâ dönmekte ise, bu başarıdır.  Arkadaşınızın topacı darbeden çatlarsa bu en büyük başarıdır.  Topacın kamçı yardımı ile çevrilen başka bir biçimi daha vardır. Ucu tarazlanmış ip kamçıyla vurdukça hızlanır, saatler boyu dönebilir.
Büyük boy demir, kapı anahtarının orta deliğine sokulan aynı kalibredeki çiviyi, anahtar halkası ile çivi başı noktalarından bağlanan ip ile çanta sapı şekline getirip sallayarak, çivi başını duvara vurdurduğunuzda, tabanca gibi patlayan bir silaha sahip olursunuz.  Anahtar deliğini önceden kibrit başı ile doldurmanız kaydı ile.
(Y)  biçimi kesilmiş bir dal parçasının üst çatallarına bir karış boyunda lastik şeritler bağlanır. İki lastiğin boşta kalan uçları kibrit kutusu kadar bir deri parçası ile birleştirilir. Deriye bir taş yerleştirip lastiği gerersiniz, çatalın orta noktasından hedefi görür lâstiği salarsınız.  Taş vınlayarak bazen hedefe çok kere komşunun camına veya bir çocuğun başına isabet eder! Daha büyükler profesyonel işi Sallama Sapan kullanırlar. Her ikisi ile kuş da vurulur.
Kızaklarımızı kendimiz yapardık.  Tıpkı odundan kestiğimiz tekerlekler ile arabamızı yaptığımız gibi. Daha sonraki yıllarda otomobil kullanımın artması ile tamircilerden temin edilen rulmanlar tahta arabalara çağ atlattılar. En değerli oyuncağımız çelik bilye de aynı kaynaktan sağlanırdı. Şişesini kırıp içindeki cam bilyeyi çıkarma zorundaki bir önceki kuşaktan daha şanslı idik. Üzeri renkli boyanmış toprak bilyeler ise boldu. Daha sonraları ise içi renkli cam bilyeler bizden sonraki kuşağın oyuncağı oldular.   Tahtadan kamalarımızı, söğüt dalından düdük, bezden bebek veya galvaniz teli bükerek küçük direksiyon simidi elinize kadar uzanan, iki tekerli, dört tekerli -bazen gerçek birer sanat eseri olan- tel otomobillerimizi, kamyonlarımızı da kendimiz yapardık…        
Kış geçeleri evlerdeki, yüzük saklama, fincan çevirme, Bey-Necip oyunları için malzeme sorun değildi. Defter sayfalarından, tayyare, patlangaç, pervane, körük daha neler neler bizim oyuncaklarımızdı.  
Bilemiyorum, bizler mi mutlu idik? Üretici olmanın ve zor sahip olabilmenin tatmini ile.  Yoksa her şeyleri olan, rahat erişebilen günümüzün doyumsuz çocukları mı?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...