Çocukluğumda aralık ayı ile birlikte kırtasiyecilerin, gazete bayilerinin, hatta tuhafiyecilerin duvarlarını renkli, cami resimleri, çiçek demetleri, manzaralar basılı kartonlar ve camlarını “Saatli Maarif Takvimi geldi” ibareleri doldururdu. Tükeneceği korkusu ile erkenden, bir karton beğenilir, büyük veya küçük boylarından biri tercih edilerek her eve ve iş yerine takvim satın alınırdı. Her gün için bir yaprak olarak düzenlenmiş; yıl, ay, gün dışında saat resimleri ile namaz vakitleri işaretli, Hicri, Rumi, Miladi yıl ve ayları, günün uzama kısalmasını, hava durumunu bildiren bu blok uzun bir çivi ile kartonun arkasından, alt ucuna mıhlanırdı. Her sabah bu yapraklardan bir tanesi kopartıldıkça blok incelir, yıl ortalarında ucu çıkan çivi her gün biraz daha uzardı dışa doğru. Çocukların büyük hevesine rağmen, takvimi koparma yetkisi büyüklere, genelde dedelere aitti. Okulda her sınıfın ortaklaşa aldığı takvim yaprağını koparma görevi ise mümessile verilirdi. Arka yüzler o gün doğanlara verilecek isimden yemek listesine, ayet, hadis meallerinden pratik bilgilere, günün tarihi olaylarından büyük adamların biyografilerine, burçlara, fıkralara, mânilere, atasözlerine, vecizelere kadar geniş bir yelpazede bir küçük ansiklopediydiler. Şiirler, makaleler dışında “Arkası yarın” dip notlu devamlı hikâyeler yer alırdı. Yılın son günü hikâyenin en heyecanlı yerinde ise “arkası gelecek yılda” kötü sürprizi ile karşılaşırdık. Yeni yıldan günlerce evvel alınmış yeni takvimi açıp hikâyenin sonunu öğrenme çabamız ise büyükler tarafından büyük bir disiplinle önlenirdi. Bazı evlerde takvimin yanına çakılan bir çiviye takılarak toplanan bu sayfalar başkalarının da istifadesine sunulurdu. Ayrıca sınıfça bir takvim de yapılırdı. Bu takvim sınıflar arasında bir rekabet ve yarış konusu bile olurdu. Önce ana karton için kompozisyon seçimi ile başlanırdı işe. Desenin seçimi için sınıf içinde bir yarışma tertip edildiği olurdu. Kesilip hazırlanan küçük fişlere çini mürekkebi ve damgalı divit ucu ile Ay, Gün adları ve 1 den 31’e kadar rakamlar yazılırdı. Bu fişleri içine koyacağımız cepler yapılırdı kartona. Günlük değişim işlemi yine ya sınıf mümessili ya da “Takvim kolunun” görevi idi. 1950’li yıllarda Bursa Çarşısı’nın bir İsmail’i vardı. Her sabah erkenden çarşının bir ucundan öbür ucuna bütün dükkânları sıra ile dolaşır, aylık takvimlerin o günkü karesini çarpı ile iptal eder, günlük yaprakları kopartırdı, ciddiyet ve sadakatle. O gelmeden kopartılmış yapraklar için suçlayan ve üzgün bakışına muhatap olamamaya itina ederdi bütün esnaf. İlkokulda resim ödevlerimizin ev tema’sında ya da sınıf dergisinin kapak resminde duvarda takvim figürü olmazsa olmazıydı. Tıpkı dikdörtgen prizma “Şakir Zümre sobası” gibi. Gazete okuyan beyaz, top sakallı dede, yün ören gözlüklü nine, kuyruğu kıvrık uyuklayan beyaz kedi gibi. Tek rakibi “Ziyyad Ebüzziya Takvimi” olan bu nostaljik yayın yıllar içinde artan taklidi ve benzeri yayınlar, reklâm amaçlı bol dağıtılan aylık takvimler sebebi ile duvarlardaki itibarını yitirdi, kırtasiyeci vitrinlerinden yok oldu. Son yıllarda rahmetli annemin tiryakilik derecesindeki alışkanlığını karşılamak için, ancak belli satıcılarına önceden sipariş vererek temin edebilir olmuştum.Şimdi kahvehane ve tamirci duvarlarını yan yana onlarcasının kapladığı aylık takvimler ise ulaşılması güç ve sahibine ayrıcalık sunan nesnelerdi. Genelde Avrupa ilaç fabrikalarının, Pan Amerikan Hava Yollarının, radyo markalarının kuşe kâğıda basılı, İsviçre ve Alp manzaraları camlanıp duvarlarımızı süslerdi yıllarca; ayın bitip de koparılması özlemle beklenerek.İş bankasının mudilerine dağıttığı küçük cep ajandaları vardı; çeşitli bilgiler yanında her sayfasında üç gün için not olanağı tanıyan. Buna sahip olamayanlar küçük ajandalar veya not defterleri satın alarak taşırdı ceplerinde. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki okuma yazma seferberliğinin ardından edinilmiş bir alışkanlıkla; ceket üst cebinde yan yana birkaç kalem taşımak, konuları anında not defterine gösterişli bir eda ile kayıt etmek bir kesimce imaj ve prestij vesilesi sayılırdı.Takvim, zaman göstergesi olma dışında bir kültür kaynağı hizmeti verdi yıllarca ülkemize. Selâm olsun o günlere...
21 Aralık 2017 Perşembe
TAKVİM
Çocukluğumda aralık ayı ile birlikte kırtasiyecilerin, gazete bayilerinin, hatta tuhafiyecilerin duvarlarını renkli, cami resimleri, çiçek demetleri, manzaralar basılı kartonlar ve camlarını “Saatli Maarif Takvimi geldi” ibareleri doldururdu. Tükeneceği korkusu ile erkenden, bir karton beğenilir, büyük veya küçük boylarından biri tercih edilerek her eve ve iş yerine takvim satın alınırdı. Her gün için bir yaprak olarak düzenlenmiş; yıl, ay, gün dışında saat resimleri ile namaz vakitleri işaretli, Hicri, Rumi, Miladi yıl ve ayları, günün uzama kısalmasını, hava durumunu bildiren bu blok uzun bir çivi ile kartonun arkasından, alt ucuna mıhlanırdı. Her sabah bu yapraklardan bir tanesi kopartıldıkça blok incelir, yıl ortalarında ucu çıkan çivi her gün biraz daha uzardı dışa doğru. Çocukların büyük hevesine rağmen, takvimi koparma yetkisi büyüklere, genelde dedelere aitti. Okulda her sınıfın ortaklaşa aldığı takvim yaprağını koparma görevi ise mümessile verilirdi. Arka yüzler o gün doğanlara verilecek isimden yemek listesine, ayet, hadis meallerinden pratik bilgilere, günün tarihi olaylarından büyük adamların biyografilerine, burçlara, fıkralara, mânilere, atasözlerine, vecizelere kadar geniş bir yelpazede bir küçük ansiklopediydiler. Şiirler, makaleler dışında “Arkası yarın” dip notlu devamlı hikâyeler yer alırdı. Yılın son günü hikâyenin en heyecanlı yerinde ise “arkası gelecek yılda” kötü sürprizi ile karşılaşırdık. Yeni yıldan günlerce evvel alınmış yeni takvimi açıp hikâyenin sonunu öğrenme çabamız ise büyükler tarafından büyük bir disiplinle önlenirdi. Bazı evlerde takvimin yanına çakılan bir çiviye takılarak toplanan bu sayfalar başkalarının da istifadesine sunulurdu. Ayrıca sınıfça bir takvim de yapılırdı. Bu takvim sınıflar arasında bir rekabet ve yarış konusu bile olurdu. Önce ana karton için kompozisyon seçimi ile başlanırdı işe. Desenin seçimi için sınıf içinde bir yarışma tertip edildiği olurdu. Kesilip hazırlanan küçük fişlere çini mürekkebi ve damgalı divit ucu ile Ay, Gün adları ve 1 den 31’e kadar rakamlar yazılırdı. Bu fişleri içine koyacağımız cepler yapılırdı kartona. Günlük değişim işlemi yine ya sınıf mümessili ya da “Takvim kolunun” görevi idi. 1950’li yıllarda Bursa Çarşısı’nın bir İsmail’i vardı. Her sabah erkenden çarşının bir ucundan öbür ucuna bütün dükkânları sıra ile dolaşır, aylık takvimlerin o günkü karesini çarpı ile iptal eder, günlük yaprakları kopartırdı, ciddiyet ve sadakatle. O gelmeden kopartılmış yapraklar için suçlayan ve üzgün bakışına muhatap olamamaya itina ederdi bütün esnaf. İlkokulda resim ödevlerimizin ev tema’sında ya da sınıf dergisinin kapak resminde duvarda takvim figürü olmazsa olmazıydı. Tıpkı dikdörtgen prizma “Şakir Zümre sobası” gibi. Gazete okuyan beyaz, top sakallı dede, yün ören gözlüklü nine, kuyruğu kıvrık uyuklayan beyaz kedi gibi. Tek rakibi “Ziyyad Ebüzziya Takvimi” olan bu nostaljik yayın yıllar içinde artan taklidi ve benzeri yayınlar, reklâm amaçlı bol dağıtılan aylık takvimler sebebi ile duvarlardaki itibarını yitirdi, kırtasiyeci vitrinlerinden yok oldu. Son yıllarda rahmetli annemin tiryakilik derecesindeki alışkanlığını karşılamak için, ancak belli satıcılarına önceden sipariş vererek temin edebilir olmuştum.Şimdi kahvehane ve tamirci duvarlarını yan yana onlarcasının kapladığı aylık takvimler ise ulaşılması güç ve sahibine ayrıcalık sunan nesnelerdi. Genelde Avrupa ilaç fabrikalarının, Pan Amerikan Hava Yollarının, radyo markalarının kuşe kâğıda basılı, İsviçre ve Alp manzaraları camlanıp duvarlarımızı süslerdi yıllarca; ayın bitip de koparılması özlemle beklenerek.İş bankasının mudilerine dağıttığı küçük cep ajandaları vardı; çeşitli bilgiler yanında her sayfasında üç gün için not olanağı tanıyan. Buna sahip olamayanlar küçük ajandalar veya not defterleri satın alarak taşırdı ceplerinde. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki okuma yazma seferberliğinin ardından edinilmiş bir alışkanlıkla; ceket üst cebinde yan yana birkaç kalem taşımak, konuları anında not defterine gösterişli bir eda ile kayıt etmek bir kesimce imaj ve prestij vesilesi sayılırdı.Takvim, zaman göstergesi olma dışında bir kültür kaynağı hizmeti verdi yıllarca ülkemize. Selâm olsun o günlere...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
CEMİL BUBİK ...
-
Facebook’da “1950-60-70 li yıllarda gençliği Bursada geçenlere” notu ile bir yazı dolaşıyor. Çok sayıda beğeni ve yorum da alıyor. Bu al...
-
ESKİ BURSA’DA ÇARŞI KÜLTÜRÜ Romalılar yeni bir kent kuracakları zaman seçtikleri arazinin merkezine büyük bir haç çizerlermiş. Haçın...
-
Bir dönem Türk yazarlarının roman veya hikâyelerini açarsanız; kahraman tahta bavulu alır, yollara vurur. Niçin bavulunu değil de taht...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder