24 Eylül 2017 Pazar

YEVMİ AŞURA

Yevm Arapça gün demektir. Yevmiye= gündelik. Aşer ise on. Kelime olarak onuncu gün anlamına gelen bu tamlama Türk-İslâm terminolojisinde ikinci ve tatlı bir anlamı da taşır; “Aşure Günü.” Önümüzdeki cumartesi (30Eylül) Aşure Günü. Yani ay takviminde1439 yılının ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günü.
Hemen her dinde kutsal sayılan bu gün hakkında rivayetler çok zengindir.  Cennetin ve büyük dört meleğin bu gün yaratılmış olduğundan tutunuz,  Hz. Âdem ile Havva’nın yeryüzünde buluşmaları, Davut peygamberin tövbesinin kabulü, Hz. Süleyman’a hükümranlık verilmesi, Yunus’un balığın karnından kurtuluşu, Musa’nın Kızıl denizi yarışı, İbrahim’in atıldığı ateşten çıkışı, Nuh’un gemisinin denizdeki son günü hep bu tarihe endekslenmiştir, yazılımlarda.
İşte o nefis ve doyurucu tatlının icadı da Hz. Nuh’a mâl edilir. Gemide farklı yemekler için herkese yetecek malzeme kalmamıştır. Peygamberin emri ile çok az kalmış bütün malzeme tek kapta toplanarak pişirilir. Tahıllar, bakliyatlar, kuru incir, üzüm, vs.
İslâm’dan evvel de Anadolu’da pişirildiğini bildiğimiz, sevmeyenine hemen hiç rastlamadığım bu muhteşem tatlı Türk mutfağında ve folklorunda önemli bir yere sahiptir. Osmanlılarda ayın onu ile yirminci günleri arasında saray mutfağında Helvacıbaşının nezaretinde kazanlarla pişirilip Aşure Testisi denilen özel kapları ile padişaha sunumla başlayıp, saray erkânının konaklarına dağıtım yapılırmış. Bu âdet kademe kademe tüm ülkeye ve zamana yayılmış, günümüze kadar gelmiştir. Büyük yerleşim merkezlerinde apartman yaşamının bu örfümüzü de yok etmese bile yaraladığı bir gerçek.
O gün evimizde de rahmetli annemin pişirdiği bu güzelliği tepsi tepsi komşularımıza taşımak benim ve kardeşimin göreviydi; üzerindeki peçeteleri düşürmeme mücadelesiyle...
Evlilik çağında kızı olan anneler dağıtım sınırını daha geniş tutar ve bu servisi kızlarına yaptırırlardı. Kutsal aşurenin kısmet açıcı tılsımı ile servis gösterisinin ortak etkisinden yarar umarak... Komşulardan da onlarca kap aşure gelirdi; ait oldukları yörenin özelliklerini yansıtan. Az tatlı, çok tatlı, pekmezli, sütlü, gül sulu,  damla sakızlı, kurban eti karışımlı, açık renk, esmer, az süslü, çok süslü...  Mutfağı ünlü komşu teyzelerin lezzeti hemen fark edilirdi. Hele içinde bol miktarda, incir, kuru kayısı olanlar favorimdi. Köklü ailelerin evlerinden özel yapım, açıkağızlı sürahi biçiminde Aşurelik’lerle gelirdi bu ikram. Aşure ikram ve dağıtımının bereket getireceği inanışı vardır. Pişirme kabının üzerine örtülen tepside toplanan buhar gözlere sürüldüğünde kuvvet verir. Aşure tenceresinin yıkama suyu özellikle çiçeklere dökülür, aynı niyetle.
Dinimizde de on muharrem gününün farklı bir yeri vardır. Aziz Peygamberimiz bu gece yapılan ibadetlerle geçmiş günahlarımızın affa uğrayacağını müjdeler. Bu gün nafile oruç tutulur, hatta aynı gün oruç tutan Hıristiyan ve Musevilerden ayrı olmak için üç gün oruç tutanlar vardır. Aleviler Kurbandan sonraki yirmi günü oruçlu geçirir. Muharrem ayında şehit edilen Hz. Hüseyin’e Kerbelâ’da çektirilen sıkıntıya saygıdan bu sürede olabildiğince az su içerler. Caferiler kendilerine eziyet edip kan akıtarak katılırlar bu yasa...
Tüm dünya mutfaklarında her malzeme ayrı pişirilip servis anında tabağa alınırken sadece Türk mutfağı hemen tüm malzemenin tek tencerede pişirilmesi ve birbirinden tat alması esasına dayanır.
 İçine konulması arzulanan kırk çeşit gıda ve hepsinin tek kapta pişirilmesi prensipleri ile Türk mutfağının karakteristik örneği ve vazgeçilmezidir aşure.  Sıcak ve soğuk tüketilebilen bu çeşni davet ve toplantılarda tatlı olarak sunulduğu gibi, muhallebicilerde yıl boyu bulunur bazı yörelerde.
Gayri komşulardan aşure gelmiyor, gelse de diyabetim bunları doyasıya yemeğe mani. Sadece marketlerde “Aşurelik buğday bulunur” levhaları Muharrem ayının geldiğini hatırlatıyor.
 Ay takvimiyle de yeni yılınız kutlu aşureniz tatlı olsun. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...