Padişah IV. Murat içki, sigara, afyon ile birlikte her
nevi fal ve falcılığı da yasaklamış. Tabii bütün meyhane ve keşhaneler yer
altına kaçmış. Bostancıların devamlı kontrolleri dışında padişah da tebdili
kıyafet ile bizzat denetime çıkar, tespit ettiği, yasağa uymayan kişilerin
hemen başının vurularak cezalandırılmaları emrini verirmiş. Yine bir gün yanında farklı kılıkta ve bir
iki bostancısı ile birlikte Üsküdar’a geçmek üzere bir sandala biner. Sandal
biraz açıldıktan sonra sandalcı ip ile denize sarkıtılmış testiyi yukarı alır
bir yudum çektikten sonra karşısındakilere de ikram eder. Kendisi de içki
düşkünü olan padişah ikramı ret etmez ama sormadan da edemez:
-İçkinin yasaklandığını bilmez misin, ya padişah
görürse, gazabından korkmaz mısın? Sandalcı fütursuz:
-Padişah bizi burada nasıl görsün ki? Biraz sonra
sandalcı baş altındaki dolaptan bir parça afyon sakızı çıkarıp çiğner, yine
müşterisine de ikram eder. Padişahın aynı tarzdaki sorusunu yine aynı şekilde
cevaplar. Daha sonra da cebinden taşlarını çıkartıp:
-Beyim, beş akçe ver sana bir de remil (kum falı)
açayım, istikbâlini okuyayım, sor ne
istersen. Padişah beş akçeyi ve sorusunu verir:
-Bil bakalım Hünkâr şu anda nerededir?
Sandalcı kumlarını yayar ve cevaplar:
-Denizin üstündedir beyim.
-Peki, bizi görür mü? Adam taşlarını yeniden düzenler
sonra büyük bir korku ve dehşetle padişahın ayaklarına kapanır:
-Yüce hünkârım, ben ettim sen etme, bağışla
kulunu. IV. Murat biraz düşünür:
-Bu akşam şehre hangi kapıdan gireceğimi
bilirsen... Sandalcı;
-Bağışla hünkârım,
der. Sen beni asmaya niyetlendin.
Ben hangi kapıyı desem sen bir başkasından girersin. İzin ver bir kâğıda yazıp
vereyim. Ancak kapıdan girdikten sonra açarsınız.
Bostancı torbasından bir esericedit kâğıdı ve divit
takımını çıkarır, kayıkçının yazdığı pusulayı katlar kuşağına sokar.
Gün batarken
Ahırkapı’da atlar ve bostancılar beklemektedir. Karaya çıkılır, bir süre sur
boyu at sürülür. Padişah bir noktada durur,
müstehzi bir ifade ile:
-Şurayı yıkıp bir gedik açınız der,
adamlarına.
-Şehre buradan gireceğim. Çok kısa sürede surlarda bir
gedik açılır padişah ve adamları şehre girerler. Sonra da bostancıdaki kâğıdı
isteyip açar;
-“Yüce hünkârım yeni kapınız hayırlı
uğurlu olsun...”
Söylemler sandalcının asılmaktan kurtulup
kurtulmadığını bildirmiyor. Ama oraya yapılan kapı bundan böyle “YENİKAPI” diye adlandırılır olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder