29 Eylül 2017 Cuma

IV. MURAT


Padişah IV. Murat içki, sigara, afyon ile birlikte her nevi fal ve falcılığı da yasaklamış. Tabii bütün meyhane ve keşhaneler yer altına kaçmış. Bostancıların devamlı kontrolleri dışında padişah da tebdili kıyafet ile bizzat denetime çıkar, tespit ettiği, yasağa uymayan kişilerin hemen başının vurularak cezalandırılmaları emrini verirmiş.  Yine bir gün yanında farklı kılıkta ve bir iki bostancısı ile birlikte Üsküdar’a geçmek üzere bir sandala biner. Sandal biraz açıldıktan sonra sandalcı ip ile denize sarkıtılmış testiyi yukarı alır bir yudum çektikten sonra karşısındakilere de ikram eder. Kendisi de içki düşkünü olan padişah ikramı ret etmez ama sormadan da edemez:
-İçkinin yasaklandığını bilmez misin, ya padişah görürse, gazabından korkmaz mısın? Sandalcı fütursuz:
-Padişah bizi burada nasıl görsün ki? Biraz sonra sandalcı baş altındaki dolaptan bir parça afyon sakızı çıkarıp çiğner, yine müşterisine de ikram eder. Padişahın aynı tarzdaki sorusunu yine aynı şekilde cevaplar. Daha sonra da cebinden taşlarını çıkartıp:
-Beyim, beş akçe ver sana bir de remil (kum falı) açayım,  istikbâlini okuyayım, sor ne istersen. Padişah beş akçeyi ve sorusunu verir:
-Bil bakalım Hünkâr şu anda nerededir? Sandalcı kumlarını yayar ve cevaplar:
-Denizin üstündedir beyim.
-Peki, bizi görür mü? Adam taşlarını yeniden düzenler sonra büyük bir korku ve dehşetle padişahın ayaklarına kapanır:
-Yüce hünkârım, ben ettim sen etme, bağışla kulunu.  IV. Murat biraz düşünür:
-Bu akşam şehre hangi kapıdan gireceğimi bilirsen... Sandalcı;
-Bağışla hünkârım,  der.  Sen beni asmaya niyetlendin. Ben hangi kapıyı desem sen bir başkasından girersin. İzin ver bir kâğıda yazıp vereyim. Ancak kapıdan girdikten sonra açarsınız.
Bostancı torbasından bir esericedit kâğıdı ve divit takımını çıkarır, kayıkçının yazdığı pusulayı katlar kuşağına sokar.
 Gün batarken Ahırkapı’da atlar ve bostancılar beklemektedir. Karaya çıkılır, bir süre sur boyu at sürülür.  Padişah bir noktada durur, müstehzi bir ifade ile:
-Şurayı yıkıp bir gedik açınız der, adamlarına.
-Şehre buradan gireceğim. Çok kısa sürede surlarda bir gedik açılır padişah ve adamları şehre girerler. Sonra da bostancıdaki kâğıdı isteyip açar;
-“Yüce hünkârım yeni kapınız hayırlı uğurlu olsun...”
Söylemler sandalcının asılmaktan kurtulup kurtulmadığını bildirmiyor. Ama oraya yapılan kapı bundan böyle YENİKAPI” diye adlandırılır olmuş.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...