13 Eylül 2017 Çarşamba

EY YA MOLLA


İnanışa göre İstanbul’un manevi koruyucuları vardır. Ebu Eyyüp El-Ensari gibi.
Boğaz güzergâhınca Hz. Yuşa, Telli Baba, Aziz Mahmud Hüdai, Şeyh Yahya Efendi gibi
Osmanlı donanması sefere çıkmadan önce Boğaz'da Ortaköy kıyısına yanaşır. Tüm mürettebat huşu içinde "Ey ya molla" çağrısında bulunur. Tepede Boğaz’ın manevi koruyucusu, denizcilerin piri,  ellerini havaya kaldırıp donanmanın zaferi için duada bulunur. Bu Osmanlı geleneği Şeyhin vefatının ardından da yıllarca sürdürülmüş. "Ey ya molla" sözü ise denizcilerin kullandığı 'HEYAMOLA'ya dönüşmüş. Günümüzde de bazı balıkçılar kıyıya yaklaşıp tepedeki kabrine doğru dönerek ruhuna Fatiha okuyor, bazı kaptanlar ise Fatiha okumadan Boğaz'dan geçmiyor.
Dönemin en önemli mutasavvıflarından olan Yahya Efendi (1495-1570) Beşiktaş’ta medrese, hamam, münzevi kişiler için hücreler ve çeşme yaptırır. İnşaatıyla da bizzat ilgilenir. Medreselerinde birçok öğrenci yetişir, İslami ilimler ve tıp öğrenirler. Matematik ve geometriyi bilen, ilim, irfan sahibi ve şairdir.
Ben prensip olarak dizi seyretmediğim için “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde konusu geçti mi, bilmiyorum?  Ama “el ahsen-i minel tekrar” (tekrarda güzellik vardır.)
Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşidir. Şehzade Selim'in (Yavuz Sultan Selim) Trabzon'da Sancakbeyi olduğu dönem oğlu Süleyman ile aynı hafta doğmalarına rağmen. Kanuni Sultan Süleyman ona "Ağabeyim, hocam!' diye hitap eder. Hep hürmet gösterir Yahya Efendi'yi makamına asla çağırmaz, Beşiktaş'taki dergâhında ziyaret eder, sohbetlerine bizzat katılır, ondan feyz alır. Bilgisine başvurulan bir âlim olarak hep hürmet gösterir.
Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini merak eder, “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?diye derin derin düşünmeye başlar... Güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi’ye gönderir...
Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?
Yahya Efendi’nin cevabı çok kısa olur;  NEME LÂZIM BE SULTANIM!

Bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez. Acaba bilmediği bir mana mı vardır bu cevapta? Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:
Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!
Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.
İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece ‘neme lâzım be Sultanım!’ demişsiniz. Sanki ‘Beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir anlam çıkarıyorum.

SULTANIM! BİR DEVLETTE ZULÜM YAYILSA, HAKSIZLIK ŞAYİ OLSA, İŞİTENLER DE ‘NEME LÂZIM’ DEYİP UZAKLAŞSALAR, SONRA KOYUNLARI KURTLAR DEĞİL DE ÇOBANLAR YESE, BİLENLER BUNU SÖYLEMEYİP SUSSA. FAKİRLERİN, MUHTAÇLARIN, YOKSULLARIN, KİMSESİZLERİN, FERYADI GÖKLERE ÇIKSA DA BUNU DA TAŞLARDAN BAŞKASI İŞİTMESE, İŞTE O ZAMAN DEVLETİN SONU GÖRÜNÜR. BÖYLE DURUMLARDAN SONRA DEVLETİN HAZİNESİ BOŞALIR, HALKIN İTİMAT VE HÜRMETİ SARSILIR. ASAYİŞE İTAAT HİSSİ GİDER, HALKTA HÜRMET DUYGUSU YOK OLUR. ÇÖKÜŞ VE İZMİHLÂL DE BÖYLECE MUKADDER HÂLE GELİR...

Benim sorum yok!












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...