18 Eylül 2018 Salı

TEKRAR YEVMİ AŞURA


TEKRAR YEVMİ AŞURA

Eylül Ayının 11. Salı günü  “Muharrem” geldi. Kim Bu Muharrem? Diğer bazı Arabi ay adlarının isim olarak kullanıldığı bir yana,  Muharrem, gök (Arabi)  takviminin birinci ayıdır. Zilhicce (Bayram) bitişi ile yeni ay ve yeni yıl girer. O gün akşam saatlerinde incecik bir yay gibi batı ufkunda yeni hilal görülür.  Bunu ilk kez görenler “Ay gördüm Allah, Amentü billah” diyerek yeni ayı ve aynı zamanda yeni yılı kutlarlar. Mümkün olan en kısa zamanda da ayın bereketli olması için altın bir maddeye veya küçük bir oğlan çocuğunun yüzüne bakarlar. Bazı toplumlarda, erkek çocuğunun kıza nazaran değerli oluşu inanışı burada başlar…
Günümüzde, tüm batı âlemi ile birlikte Güneş Takvimi kullanmaktayız. Eski dönemlerde ve İslam dünyası hala daha Ay Takvimi ( kameri Takvim)  kullanmaya devam etmektedir. 
Güneş Takviminde, dünyanın güneş etrafında döndüğü süre=365 gün, 1 yıl olarak belirlenirken, Ay Takviminde ayın dünya etrafında yaptığı hareketler (bir ay 29, diğer ay 30 gün olarak devam edecek şekilde) 354 gün olarak belirlenmiştir. Arada 11 gün fark vardır Bu on bir günlük fark toplandığında otuz üç yılda 366 gün yani bir yıl fark eder ve hicri takvimi kullanalar miladi takvimi kullananlardan her otuz üç yılda bir yaş daha evvel yaşlanırlar.    Sonuçta; İslam ritüellerindeki günler Arap Takvimi/ay Takvimine göre belirlendiğinden her yıl 11 gün evvel gelir.
Hâl böyle ise de Peygamberimizin doğun günü olarak kutladığımız Mevlut kandili ve Mekke’nin Fethi’nin her yık farklı tarihlere gelmesi gereğine karşın; “Kutlu Doğum Haftası” Miladi (Güneş Takvimi) ile 23 Nisan, keza “Medine’nin Fethi Kutlamaları”, 31 Aralık gecesine endekslenmiştir…
İşte bu yıl, 20 Eylül Perşembe günü Aşure gününü idrak edeceğiz. Ki;  1440 yılının 10 Muharrem günüdür. Aşağıdaki yazım geçen yıl yayınlamış olmakla beraber okuyamayan dostlarım için bir kez daha yayınlamayı uygun gördüm. 

Yevm Arapça gün demektir. Yevmiye = gündelik. Aşer ise on. Kelime olarak onuncu gün anlamına gelen bu tamlama Türk-İslâm terminolojisinde ikinci ve tatlı bir anlamı da taşır; “Aşure Günü.” Hemen her dinde kutsal sayılan bu gün hakkında rivayetler çok zengindir. Eski kaynaklarda, cennetin ve büyük dört meleğin bu gün yaratılmış olduğundan tutunuz, Hz. Âdem ile Havva’nın yeryüzünde buluşmaları, Davut Peygamberin tövbesinin kabulü, Hz. Süleyman’a hükümranlık verilmesi, Yunus’un balığın karnından kurtuluşu, Musa’nın Kızıl denizi yarışı, İbrahim’in atıldığı ateşten çıkışı, Nuh’un gemisinin denizdeki son günü hep bu tarihe endekslenmiştir.
İşte o nefis ve doyurucu tatlının icadı da Hz. Nuh’a mâl edilir. Gemide farklı yemekler için herkese yetecek malzeme kalmamıştır. Peygamberin emri ile çok az kalmış bütün malzeme tek kapta toplanarak pişirilir. Tahıllar, bakliyatlar, kuru incir, üzüm, vs.
İslâm’dan evvel de Anadolu’da pişirildiğini bildiğimiz, sevmeyenine hemen hiç rastlamadığım bu muhteşem tatlı Türk mutfağında ve folklorunda önemli bir yere sahiptir. Osmanlılarda ayın onu ile yirminci günleri arasında saray mutfağında Helvacıbaşının nezaretinde kazanlarla pişirilip Aşure Testisi denilen özel kapları ile padişaha sunumla başlayıp, saray erkânının konaklarına dağıtım yapılırmış. Bu âdet kademe kademe tüm ülkeye ve zamana yayılmış, günümüze kadar gelmiştir. Büyük yerleşim merkezlerinde apartman yaşamının bu örfümüzü de yok etmese bile yaraladığı bir gerçek.
O gün evimizde de rahmetli annemin pişirdiği bu güzelliği tepsi tepsi komşularımıza taşımak benim ve kardeşimin göreviydi; üzerindeki peçeteleri düşürmeme mücadelesiyle...
Evlilik çağında kızı olan anneler dağıtım sınırını daha geniş tutar ve bu servisi kızlarına yaptırırlardı. Kutsal aşurenin kısmet açıcı tılsımı ile servis gösterisinin ortak etkisinden yarar umarak... Komşulardan da onlarca kap aşure gelirdi; ait oldukları yörenin özelliklerini yansıtan. Az tatlı, çok tatlı, pekmezli, sütlü, gül sulu, damla sakızlı, kurban eti karışımlı, açık renk, esmer, az süslü, çok süslü... Mutfağı ünlü komşu teyzelerin lezzeti hemen fark edilirdi. Hele içinde bol miktarda, incir, kuru kayısı olanlar favorimdi. Köklü ailelerin evlerinden özel yapım, açıkağızlı sürahi biçiminde Aşurelik’lerle gelirdi bu ikram. Aşure ikram ve dağıtımının bereket getireceği inanışı vardır. Pişirme kabının üzerine örtülen tepside toplanan buhar gözlere sürüldüğünde kuvvet verir. Aşure tenceresinin yıkama suyu çiçekle dökülür.
Dinimizde de on Muharrem gününün farklı bir yeri vardır. Aziz Peygamberimiz bu gece yapılan ibadetlerle geçmiş günahlarımızın affa uğrayacağını müjdeler. Bu gün nafile oruç tutulur, hatta aynı gün oruç tutan Hıristiyan ve Musevilerden ayrı olmak için üç gün oruç tutanlar vardır. Aleviler Kurbandan sonraki yirmi günü oruçlu geçirir. Muharrem ayında şehit edilen Hz. Hüseyin’e Kerbelâ’da çektirilen sıkıntıya saygıdan bu sürede olabildiğince az su içerler. Caferiler kendilerine eziyet edip kan akıtarak katılırlar bu yasa...
Tüm dünya mutfaklarında her malzeme ayrı pişirilip servis anında tabağa alınırken sadece Türk mutfağı, tüm malzemenin tek tencerede pişirilmesi ve birbirinden tat alması esasına dayanır.  
İçine konulması arzulanan kırk çeşit gıda ve hepsinin tek kapta pişirilmesi prensipleri ile Türk mutfağının karakteristik örneği ve vazgeçilmezidir aşure. Sıcak ve soğuk tüketilebilen bu çeşni davet ve toplantılarda tatlı olarak sunulduğu gibi, bazı yörelerde
muhallebicilerde yıl boyu bulunur.
Gayri komşulardan aşure pek gelmiyor, gelse de diyabetim bunları doyasıya yemeğe mâni. Sadece marketlerde “Aşurelik buğday bulunur” levhaları Muharrem ayının geldiğini hatırlatıyor.
Ay takvimiyle de yeni yılınız kutlu, aşureniz tatlı olsun.
Formun Üstü
Muhteşem
İnanılmaz
Üzgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...