Gazete sayfalarını çarşaf, çarşaf yaylı yatak
ve çek-yat ilânlarının doldurmasından evvel evlerimizin değişmez eşyası idi ot
minderler ve yastıklar. Sentetik
süngerler de girmemişti daha yaşantımıza. Koltuk ve kanepeler, helezon yaylar bağlanarak
oluşturulan karkas üzerine jüt kanaviçe kılıflara sıkıştırılmış kıtık ve
otlarla imal edilirdi. Sandalyelerin oturulacak kısımları da ya böyle ot
minderler ya da hasır otu ile örülmüş olurdu.
Koltuk ve kanepeler genelde misafir odalarının, az kullanılan mobilyası
idiler. Yeni evlenecekler için ev düzülürken bir misafir odası takımı da satın
alınıyor olsa da bu takımlar kullanmaktan ziyade teşhir için satın alınırdı.
Misafir odalarında hatta daha sonraları salonlarda üzerleri yatak çarşafları ile
sarmalanarak öylece ömür tüketirlerdi! Sandalyeler ise yemek masaları için
değil daha çok ek oturma düzeni için duvar boyunca sıralanırdı. Arkalığının
duvarı zedelememesi için de bu yükseklikte tahta bir pervaz çakılı olurdu
duvarlarda. Zira birçok evde yemek yerde yenilirdi. Yaşam odaların iki, bazen
üç duvarını çevreleyen sekilerde (sedir) geçerdi.
Oturulunca dışarısının görülebilmesi için
seki yükseklikleri pencere yüksekliğine endeksli olurdu. Hatta bazı evlerin
yüksek pencerelerine uyum sağlaması için üzerine zorlukla tırmanılanı, iki-üç
basamak merdivenlilerini bile hatırlıyorum. Sekilerin üzerlerine pamuk şilteler
veya ot minderler konulur bunun üstüne de özel dokunmuş dar sedir halıları veya
minder örtüleri yayılırdı. Ama seki
üstlerine, duvar boyunca ot yastık dizilmesi olmazsa olmaz gereklilikti.
Ot minderler seki dışında; oda köşelerinde
oturma mahalli olarak kullanılmak üzere daha büyük boyutlarda ve daha yüksek,
ot yastıklar ise yaklaşık 0.70x 0.35x 0.15 Cm. boyutlarında prizmalardır. Kenarları saz kamışları ile desteklenmiş
içleri sıkıştırılarak ot doldurulmuş jüt kanaviçeden sert ve sağlam
malzemelerdir. Bursa Kapalı Çarşıda Gelincik Çarşısı adlı bölüm bunların hem
üretildiği hem satıldığı mekânlardı. Yine özellikle Geyve Hanı ve civardaki bazı
hanlar bunların üretim merkezleriydiler. Üzerleri jüt kaplı bu minder veya sırt
yastıkları kullanıcının zevkine göre bindallı veya düz kadife, özel dokunmuş
desenli kilim veya halı, çiçekli basmayla giydirilir, ya da el ile işlenmiş
patiska kılıflar geçirilirdi üzerlerine.
Kız çeyizinde mutlaka beyaz patiska üzerine
kanaviçe veya sap işi işlenmiş oda takımı bulunurdu. Seki için kırmalı etek,
üst yaygı ve yeter sayıda ot yastık kılıfı… Minder takımı ile uyumlu, her bir pencerenin iki yanına kanat ve üzerine
alınlık olarak üç parçadan oluşan perde takımı... Odada bulunacak raflar ve
çiçeklikler için raf örtüleri, ocak perdesi ve radyo için üzeri sol anahtarı
işlemeli kılıf… Elde dantel ipliği ile örülmüş, motifli pencere tülleri ve aynı
motiflerden avize kenarlığı.
Kare yastıklar o zaman da sekilerin hem süs
hem de konfor aksesuarı idiler. Renkli kumaşlar üzerine elemeği, göz nuru çiçek
motifleri, manzaralar, markalar işli olarak. Bir dönem siyah kadife üzerine
lake baskılı mehtaplı gece manzarası olanlar moda oldu. Günümüzden farkı
içlerine sünger kırpıntıları değil pamuk doldurulmuş olmaları idi.
Bu günlerin minimalist anlayışına uygun olarak çok az mobilya bulunurdu
evlerde. Beyaz eşya zaten yoktu. Mutfaklarda basit bir teldolabı, tabak rafı,
bir maltız veya gaz ocağı yetiyordu. Sık sık tayin olan subay ve memurlar için Memur Mobilyası denilen, ahşap,
ayakları katlanabilir; bir masa, iki sehpa ve dört sandalye. Bu sandalyelerin basit masif veya oymalı,
ceviz ağacı olan çeşitleri vardı. Üzerlerine kumaş, kadife minderler veya kare
dokunmuş sandalye halıları konulmak sureti ile bir odayı tefrişe
yeterlerdi. Halı ve kilimler Türk
evlerinin geleneksel döşeme malzemesi olma özelliğini her zaman korumuşlardır.
Tabii şilteler de. Yün doldurulmuş, pamuk, kırpık kumaş doldurulmuş, desenli,
“yamalı bohça” şilteler...
Bir dönem sekilerin yerini boru somyalar
aldı. Geceleri üzerinde yatma olanağı sağlayan ama oturma esnasında yayları
açılıp çukurlaşan, arkalarına dizilen ot yastıklara rağmen geniş satıhları ile fevkalâde
rahatsız oturula bilinen divanlar girdi yaşantımıza. Çok uzun yaşayamadan
yerlerini sünger zeminli, fabrikasyon çek yatlara kaptırdılar, varoşlarda ve
köy evlerinde bile… Sekiler çoktan sökülüp
yakacak olarak tüketildi. Sonra yeniden değişti devran; şimdi moda köşe
kanepelerde. Bir parçası açılıp yatak olanları da var. Ot minderler ve
yastıklara ise yıkıma uğramış eski evlerin moloz artıkları arasında rastlıyorum
zaman zaman.
Doğaya atılanları ise çoktan çürüyüp yok
oldular; doğayı kirletmeden. Günümüzün sentetik kaynaklı mobilya hurdalarının
ise, çürüyüp yok olmalarını yaşayan kuşaklar göremeyecek. O atıkların ömrü
insan yaşamından çok uzun…
Maalesef...
Fotoğraf; Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi'n den.
Fotoğraf; Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi'n den.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder