23 Mart 2018 Cuma

OT MİNDER



Gazete sayfalarını çarşaf, çarşaf yaylı yatak ve çek-yat ilânlarının doldurmasından evvel evlerimizin değişmez eşyası idi ot minderler ve yastıklar.  Sentetik süngerler de girmemişti daha yaşantımıza. Koltuk ve kanepeler, helezon yaylar bağlanarak oluşturulan karkas üzerine jüt kanaviçe kılıflara sıkıştırılmış kıtık ve otlarla imal edilirdi. Sandalyelerin oturulacak kısımları da ya böyle ot minderler ya da hasır otu ile örülmüş olurdu.   Koltuk ve kanepeler genelde misafir odalarının, az kullanılan mobilyası idiler. Yeni evlenecekler için ev düzülürken bir misafir odası takımı da satın alınıyor olsa da bu takımlar kullanmaktan ziyade teşhir için satın alınırdı. Misafir odalarında hatta daha sonraları salonlarda üzerleri yatak çarşafları ile sarmalanarak öylece ömür tüketirlerdi! Sandalyeler ise yemek masaları için değil daha çok ek oturma düzeni için duvar boyunca sıralanırdı. Arkalığının duvarı zedelememesi için de bu yükseklikte tahta bir pervaz çakılı olurdu duvarlarda. Zira birçok evde yemek yerde yenilirdi. Yaşam odaların iki, bazen üç duvarını çevreleyen sekilerde (sedir) geçerdi.
Oturulunca dışarısının görülebilmesi için seki yükseklikleri pencere yüksekliğine endeksli olurdu. Hatta bazı evlerin yüksek pencerelerine uyum sağlaması için üzerine zorlukla tırmanılanı, iki-üç basamak merdivenlilerini bile hatırlıyorum. Sekilerin üzerlerine pamuk şilteler veya ot minderler konulur bunun üstüne de özel dokunmuş dar sedir halıları veya minder örtüleri yayılırdı.  Ama seki üstlerine, duvar boyunca ot yastık dizilmesi olmazsa olmaz gereklilikti.
Ot minderler seki dışında; oda köşelerinde oturma mahalli olarak kullanılmak üzere daha büyük boyutlarda ve daha yüksek, ot yastıklar ise yaklaşık 0.70x 0.35x 0.15 Cm. boyutlarında prizmalardır.  Kenarları saz kamışları ile desteklenmiş içleri sıkıştırılarak ot doldurulmuş jüt kanaviçeden sert ve sağlam malzemelerdir. Bursa Kapalı Çarşıda Gelincik Çarşısı adlı bölüm bunların hem üretildiği hem satıldığı mekânlardı. Yine özellikle Geyve Hanı ve civardaki bazı hanlar bunların üretim merkezleriydiler. Üzerleri jüt kaplı bu minder veya sırt yastıkları kullanıcının zevkine göre bindallı veya düz kadife, özel dokunmuş desenli kilim veya halı, çiçekli basmayla giydirilir, ya da el ile işlenmiş patiska kılıflar geçirilirdi üzerlerine.
Kız çeyizinde mutlaka beyaz patiska üzerine kanaviçe veya sap işi işlenmiş oda takımı bulunurdu. Seki için kırmalı etek, üst yaygı ve yeter sayıda ot yastık kılıfı… Minder takımı ile uyumlu,  her bir pencerenin iki yanına kanat ve üzerine alınlık olarak üç parçadan oluşan perde takımı... Odada bulunacak raflar ve çiçeklikler için raf örtüleri, ocak perdesi ve radyo için üzeri sol anahtarı işlemeli kılıf… Elde dantel ipliği ile örülmüş, motifli pencere tülleri ve aynı motiflerden avize kenarlığı.
Kare yastıklar o zaman da sekilerin hem süs hem de konfor aksesuarı idiler. Renkli kumaşlar üzerine elemeği, göz nuru çiçek motifleri, manzaralar, markalar işli olarak. Bir dönem siyah kadife üzerine lake baskılı mehtaplı gece manzarası olanlar moda oldu. Günümüzden farkı içlerine sünger kırpıntıları değil pamuk doldurulmuş olmaları idi.
Bu günlerin minimalist anlayışına uygun olarak çok az mobilya bulunurdu evlerde. Beyaz eşya zaten yoktu. Mutfaklarda basit bir teldolabı, tabak rafı, bir maltız veya gaz ocağı yetiyordu. Sık sık tayin olan subay ve memurlar için Memur Mobilyası denilen, ahşap, ayakları katlanabilir; bir masa, iki sehpa ve dört sandalye.  Bu sandalyelerin basit masif veya oymalı, ceviz ağacı olan çeşitleri vardı. Üzerlerine kumaş, kadife minderler veya kare dokunmuş sandalye halıları konulmak sureti ile bir odayı tefrişe yeterlerdi.  Halı ve kilimler Türk evlerinin geleneksel döşeme malzemesi olma özelliğini her zaman korumuşlardır. Tabii şilteler de. Yün doldurulmuş, pamuk, kırpık kumaş doldurulmuş, desenli, “yamalı bohça” şilteler...
Bir dönem sekilerin yerini boru somyalar aldı. Geceleri üzerinde yatma olanağı sağlayan ama oturma esnasında yayları açılıp çukurlaşan, arkalarına dizilen ot yastıklara rağmen geniş satıhları ile fevkalâde rahatsız oturula bilinen divanlar girdi yaşantımıza. Çok uzun yaşayamadan yerlerini sünger zeminli, fabrikasyon çek yatlara kaptırdılar, varoşlarda ve köy evlerinde bile…  Sekiler çoktan sökülüp yakacak olarak tüketildi. Sonra yeniden değişti devran; şimdi moda köşe kanepelerde. Bir parçası açılıp yatak olanları da var. Ot minderler ve yastıklara ise yıkıma uğramış eski evlerin moloz artıkları arasında rastlıyorum zaman zaman.
Doğaya atılanları ise çoktan çürüyüp yok oldular; doğayı kirletmeden. Günümüzün sentetik kaynaklı mobilya hurdalarının ise, çürüyüp yok olmalarını yaşayan kuşaklar göremeyecek. O atıkların ömrü insan yaşamından çok uzun…
Maalesef...

Fotoğraf; Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi'n den.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...