9 Mart 2018 Cuma

GAZ LAMBASI VE MAKİNE


Üstteki kartpostaldaki eski yazılı metin; “BURSA ŞEHRİ SET BAŞINDA SARAY CADDESİNDE VAKİ SİNGER DİKİŞ MAKİNALARI MAĞAZASI”. Posta damgası net okunamıyor, tarihi görmek mümkün değil. Bu köşe muhtemelen İpekçilik Caddesinin başlangıç noktasıdır. Bugün Setbaşı’nda Saray Caddesi yok. Eski vali konağı bu cadde üzerinde olduğundan 1884 yılında İpekçilik Enstitüsü’nün yapılışından sonra bir tarihte caddenin adı değişmiş olmalı. Fotoğraf o ve daha eski yıllardan olmalı.

Çocukluğumda makine denilince üç şey gelirdi akla: Kamyon, gaz lambasının fitilini döndüren dişli ve Singer dikiş makinesi. Kamyon ve dikiş makinesine herkes sahip olamazdı ama lambasız ev ve makinesi tamire gitmemiş ev de olmazdı. Başka marka mı yoktu, vardı da bizler mi bilmezdik? Sonraları  “her genç kızın rüyası Zetina dikiş makinası” ifadeli reklamları ve başka markaları gördük.
Orta halli ve üzerindeki sınıfın gelinlik kızlarına dikiş makinesi alınırdı mutlaka. Önceleri çeyizini hazırlamaya sonra bütün ev halkının, kendisinin ve çocukların üzerlerini dikmeye. O kadar çok şey dikilirdi ki; perdeler, çarşaflar, erkeklerin gömlek pijama, donları, kadınların sutyen dâhil iç çamaşırları, gecelik, sabahlık, elbise ve çocuklara ait her şey. Hazır bir şey bulunmazdı, olsa da alınmazdı ki... Makinesi olan konu komşuya bile yetişir, kasnak işi nakış yapar, ailenin ekonomik sıkıntılı dönemlerinde makine para kazandırır, kurtarıcı olurdu.
Birçok şehir ve kasabalarda elektrik gündüz saat 13’de bir saat kadar haberler için olan dışında (o zaman adı Ajans’dı) akşam ezanı ile verilir, gece yarısı söner,  sık sık da kesilirdi. Birçok evde elektrik zaten yoktu. Köylerde mi? Beni güldürmeyin.  Bir dönem unutulan ama 1975’lerde ve sonrasındaki elektrik kesintilerinde yeniden birlikte olduğumuz, vefakâr dost;    karanlık gecelerin kurtarıcısı Gaz Lambaları’mızdı 
Üzerindeki cam baca çıkarılır, fitili biraz yükseltilir, bir kibrit; sarı, ucu isli uzun alev şişe takılınca kendini toparlar, netleşir.  Lamba şişeleri islendiğinden, her sabah ilk iş, içine sokulan nemli bez, bir değnek yardımı ile çevrilerek öttüre, öttüre silinip temizlenirdi.
En küçük boylarına idare lambası denilir. Daha çok gece lambası olarak kullanılır ve çok az bir sarfiyat ile sabaha kadar, söndürmeden yakılırlar... Beş numara diye anılan büyükleri ise çift fitilli ve süslü olurlar.  Şişesinin üzerine takılan renkli camdan karpuzları ile her evin değişmez süsüdür ve ancak misafire yakılırlardı.
Evvelki dönemlerin el işi üzeri somaki mermerli konsolların vazgeçilmezi ve mutlaka çift bu aksesuar önüne konuldukları kristal duvar aynalarına akisleri ile dört tane gibi görünürlerdi. Sonra bir dönem geldi bu nadide konsollar yerlerini formika salon büfeleri ile değiştirdiler. Lambalar mı ya antikacı vitrinlerini ya da yeni model salon büfelerini süslüyor; yüz yıl evvelinden esintiler taşıyarak… 

Lambalar rüzgârda söner.  Bu yüzden dışarıda gemici feneri kullanılır.  Üstüne kıvrılabilen sapından tutarsınız, yürürken eliniz sallandıkça, yere vuran ışık huzmesi bir ileri bir geri hareket eder.  Ayaklarınızın koyu siyah gölgesi yan tarafınızda birbirinin üzerine çakışır, makas yaparlar...
Lamba ve gemici feneri hâlâ var ve kullanılıyor da ama Butan gazın gelişi ile beraber.Pompalı  Lüks Lambası yok oldu. 
En popüler markası Optimus’ du. Bir çay bardağı kadar tüpünün uzun, ince kanülünü özel deliğinden sokup küçük yanma kabına bir tatlı kaşığı kadar renkli ispirto döktüğümüz,  tutuşturarak amyant gömlek fitilini ısıttığımız sonra haznesindeki küçük pompaya defalarca basarak pulvalize ettiğimiz gaz yağının yanışı ile parlak ışık veren cihaz... Haznedeki basınç azalınca matlaşan ışığı takviye için sık sık pompalamak gerekirdi.  Tavana asılanları bir yana büyük mekânlar için, ayaklı, direkli modelleri de vardı.
Bir şey daha vardı; her bakkal dükkânında da gaz yağı satışı… Yarıdan kesilmiş, üstü açık bir varilin içinden; boş şişesini getirenlere, çeyrek, yarım, bir litrelik ölçeklerle doldurularak satışa sunulan...

                   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...