19 Haziran 2018 Salı

SIFIR


Öğrencilik yıllarınızda hiç değilse bir kere sıfır almış olmalısınız. Mutlaka “Sıfırcı”  lakaplı bir öğretmeniniz olmuştur.  Daha sonraki yıllarda sıfırla işimiz olmadığını sanırız ama o hiç çıkmadı yaşantımızdan.
Kelime anlamı yokluk, boşluk, hiçlik olan ama koordinatın sağında, arttıkça varlık ifade eden bu kavram, paramızın üstünde çoğaldıkça işlem zorlukları yanında ülkemizin saygınlığını da hiçliğe mahkûm ediyordu. Ceplerinde milyonlar taşıyan Züğürt Ağalara dönmüştük.
Sıfırın eski Mısır ve Maya medeniyetlerinde varlığını biliyoruz.  Hint  Matematikçileri MS. 630’larda onunla hesap kolaylığını yeniden keşif etmişler. Onlardan da Araplara geçmiş. Avrupa’ya gelişi ancak 1202’de İtalyan matematikçisi Leonardo Pisano ile olmuş. Sıfırdan yoksun Roma Rakamı kullanıcıları sistemi zorlayan bu buluşa çok direnmişler. Bazen “Şeytanın Rakamı”, bazen “barbarların icadı” denilerek dışlanmaya çalışılmış.  1299’da Araplarla işlemler dışında kullanımı Loncalarca yasaklanmış. 
Dilimizde rakamsal anlamı dışında geniş kullanım sahası var. Sıfırı tüketmek,  sıfırdan başlamak, sıfır almak, sıfırlanmak,  sıfırcı, solda sıfır, sıfır numara günlük konuşmalarımızda o kadar yaygın ki... 
Hiç bir kesimin sıfıra antipatisi yoktu, düşmanlığı da. Ülkede kurumların, kişilerin sağda-solda ayrımına tabi tutulduğu dönemlerde bile sıfırın ne tarafta olduğunu umursamazdık.  Ta ki siyasilerin oy hırsı ve beceriksiz uygulamaları sonucu kâğıt paralarımızın üzerindeki sıfırlar artana değin. 
Liranın itibarını yükseltmek ve bol sıfırların neden olduğu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen para reformunun ilk aşamasında Türk lirasından 6 sıfırın atılmasını öngören yasa 31 Ocak 2004'te Resmi Gazete de yayımlandı. 1 Ocak 2005'te de paradan 6 sıfır atılarak,  ismini önüne de (Yeni) eklenerek yeni Türk lirası “YTL” tedavüle çıktı. İkinci aşamada ise 1 Ocak 2009'da ''Yeni'' ibaresi kaldırılarak "Türk lirası" banknotlar dolaşıma sunuldu.
Gençliğimin kâğıt paralarında sıfır bolluğu yoktu. En büyük kupür 1.000 lira idi. Günümüzde en küçük banknot altı sıfır atıldıktan sonra 200 lira.
Aradan 14 yıl gibi bir zaman geçti daha az sıfırlı bir yaşama alıştık mı? Acaba gerçekten altı sıfır atıldı mı?  Emin değilim. Hâlâ daha birçok kesim milyon liralardan, seçim konuşmalarında adaylar katrilyonlardan söz eder durumda. Pazar yerinde mikrofon uzatılan Ayşe Teyze “patatestin kilosunun altı milyona çıktığını” söylüyor! Ayşe Teyze’yi kısmen anlayabiliyorum da, muhalefet sözcüleri sarayın günlük harcamalarını katrilyon ile keza iktidar cenahı bir yatırırım bedelinden bahis ederken katrilyon kullanmayı yeğliyor Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. 

İşte kâğıt parada lira- sıfır ilişkisinin utanç verici serencamı: YIL
1931 en küçük 1 lira,  en büyük 1.000 lira- 1lira = 0.47$
1942         50 kuruş              1.000      1    = 0.77$
1947             1  lira               1.000       1    = 0.36$
1952             1                    1.000       1    = 0.36$
1968            2.5 “                  1.000      1    = 0.11$
1980              5 “                  5.000     1    = 0.014$
1988            100 “                20.000 “     1    = 0.00055$
1989            100”                 50.000 “     1    = 0.00043$
1991         1.000 “              100.000 “     1    = 0.0002 $
1992          5.000”               250.000 “    1    = 0.00012$
1993        5.000”                500.000 “   1    = 0.000069$
1995    20.000”            1.000.000“     1    = 0.0000048$
1999 "   100.000”          “ 10.000.000 “ 1    = 0.0000018$
2001  250.000”        “ 20.000.000 “   1    = 0.00000069$
Ve aradan on dört yıl geçtikten sonra günümüzdeki durum;                      
2018’de en küçük 5 lira en büyük 200 lira -1 lira =0.210$
Dilerseniz (000.000) ekleyerek görelim zavallı paramızı;
1.000.000lira ile ancak 0.210 $ veya                                 
1 lira ile 0.000.000210 $ Satın alınabilecek…                    

Direseniz konuyu tatlıya bağlayalım. Eski Türkçe rakamlarda sıfır (.) şeklindedir. Kolaylıkla silinebilir veya görülmeyebilir. Bu nedenle hocalar sıfır verdikleri zaman bunu yan yana veya üst üste üç nokta ile yazarak sağlama alırlarmış. Eski yazı alfabede nokta çok önemlidir. Mesela; yatay bir tırnak şeklinin altındaki tek nokta (B) iken iki nokta (Y) olur. İşte Hoca Efendi camide elindeki metni okuyormuş. Baskıda bir noktanın silik çıkmış olması nedeniyle “abdest alırken yüzükleri oynatın” cümlesini “büzükleri oynatın” diye okuyunca tüm cemaat abdest alırken popolarını sallamaya başlamışlar!   




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...