TEK CEMRE RESMİ BU!
Önümüzdeki
hafta 19-20 Şubat ilk cemre havaya düşecek. Haftaya ikincisi suya ve bir hafta
sonra da üçüncüsü toprağa düşecek.
Çocukluk
yıllarımda, günlük yapraklarının kopartılması yaşlıların tekelinde olan Saatli
Maarif Takvimlerinde, ilk cemrenin düşüşünü okumak aktüel bir olaydı. Günlük
gazetelerin birinci sayfasında cemre konu edilir, bununla ilgili bir makale
yazılır, baharın yaklaşımı müjdelenirdi. Bu görev genelde gazetenin en yaşlı
muharririnindi. Çarşılarda, okullarda hanımların
ev gezmelerinde bu haftalar hep o görüşülürdü. Bazıları bu düşen nesneyi
görebilmek için geceleri uykusuz geçirir ama mübalağacı çocukların yeminli iddiaları
dışında bu düşüşü gören olmazdı. Osmanlılarda bu günlerde baharı müjdelemeyi
vesile ederek önemli kimselere divan şairlerince “cemreviye” adı verilen
övgüler yazılırmış.
Günümüzde
gündemi değiştiren o kadar çok şey düşüyor ki; bırakınız cemreyi enflasyonun
düşüşü bile haber olma özelliğini kısa sürede yitirir. Güney illerimize her gün birkaç füze düşüyor.
Dolar ve buna bağlı olarak diğer konvertibl paralar her gün bir düşüyor bir
yükseliyor. Borsalar keza… Yetmiş yıldır
biliyorum Türk parası her gün düşüyor. Futbolda,
siyasette, TV dizilerinde, magazin, tele-vole programlarında düşenler kalkanlar
toplumumuzu en çok ilgilendiren konular haline gelmişken cemre de ne ola ki?
Yine
de ilgilenenler olabilir düşüncesi ve eski yılların gazetecilik geleneklerine
bir “cemile” olması için nakledeyim. Halkımız
arasında baharın müjdecisi olarak sıcaklığın artması olayına cemre (bazı
yörelerde cemile) denilir. Kelime anlamı
kor halindeki ateştir. Birer hafta ara ile
havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılır. Her cemre ile sıcaklık belirgin
olarak artar. Cemreler arasındaki günlerde ise ısının düştüğü tespit
edilmiştir. İstanbul’da 60 yıllık dönem için yapılan
bir araştırmaya göre; cemrelerin kıştan bahara geçilirken ortalama sıcaklık
eğrilerinin yükselmeye başladığı dönemin başlangıcını belirledikleri
görülmüştür. Bu dönemde mevsim normallerinin üzerindeki az ya da çok bir
sıcaklık artışı olduğu bir gerçektir.
Bir, iki günlük farklarla bu tarihlerde %42 olasılıkla, iki cemre
dikkate alındığındaysa %74 olasılıkla belirgin bir ısınma gerçekleşmiştir.
Eski takvimler yılı “Kasım” ve “Hızır” olmak üzere
ikiye ayırmıştır. Kasım 180, Hızır ise 186 gündür. Kasımın kırk altısında kırk
gün anlamındaki “erbain”, seksen altısında elli gün anlamında “hamsin” girer.
Böylece kışın en soğuk günleri geçmiş olur. Halk arasında kasımın yüzüncü günü
için “geldik yüze, çıktık düze.” yüz ellinci günü için ise “yüz elli, yaz
belli” , “o gün padişahın atları çayıra çakılır.” söylemleri yaygındır. İşte
kasımın yüz beşinde ilk cemrenin düşüşü ile havalarla beraber gönüller de
ısınır.
Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğünde cemre
ve dönemleri hakkındaki üç rivayetten bahsediliyor:
1) Arapların bir kısmı çok soğuk dönemlerde mağaralara
girerler ve kendileriyle birlikte koyun, inek, öküz ve sair hayvanları da
yanlarına alıp ateş yakarlardı. Soğuğun azaldığını hissettikleri zaman sıra ile
bu ateşleri söndürürlerdi. İşte böylece her bir söndürmeye “sukut-u
cemre”(düşen ateş) dediler.
2) Çin zenginlerinden bazıları soğuğun şiddetli
zamanlarında evlerinde üç soba ve ocak yakarlar, soğuk kırıldıkça sobaları
birer birer söndürürlerdi. Buna da sukutu cemerat denilirmiş. Cemerat tabiri
bir Arap tabiri olup Çinlilerin adetleri o dönemlerde Araplar arasında
bilinmiyordu.
3) Bazı eserlerde belirtildiği üzere; cemre üç
yıldızdan ibarettir. Bunlara cemre denilmesinin sebebi parlak ve bir çeşit
kırmızılığa sahip olmalarıydı. Düştü denilmesi de batı ufkuna yaklaşmaları
anlamında kullanılıyordu. Şöyle ki; Şubatın yirmi birinci günü, güneşin
doğumundan öğleye kadar olan vakitte batıya yaklaşınca suda ısınma meydana
gelir. Şubatın yirmi sekizi sabahında batım başlayınca havada ısınma
belirtileri görülür. Mart yedide ise burç vakti toprakta ısınma meydana
gelirmiş.
Şiirlere şarkılara da girmiş cemre düşüşü;
“Kış günümde
cemre düştü başıma
Cemre düştü hasret çeken yaşıma
Cemre düştü toprağıma taşıma
Cemre düştü yüreğime aşkıma”
Cemre düştü hasret çeken yaşıma
Cemre düştü toprağıma taşıma
Cemre düştü yüreğime aşkıma”
Günümüzde
dijital verilerle gök olayları ve iklime etki edecek değişimler yıllar
evvelinden, üstelik dünyanın her bir koordinatı için saniyeden daha küçük
birimlerle tespit ve ilan edilmekte. Yine de çocukluğumuz etkinliklerinin ve
ritüellerinin yeni kuşaklara aktarılmasını bir kültür ve folklor korunması
olarak görmekteyim. Rahmetli dedem yaşıtı dostlarından edindiği bazı bilgileri
önem vererek nakil ederdi. Mesela; “dün Yörük belediyeye gelmiş, bu sene kış çok
olacakmış” önemli (!) bir havadis idi. O
yıllarda da meteorolojinin gelişmiş olmasına rağmen dağlarda yaşayan Yörüklerin
veya İstanbul’da balıkçı Salih Reis’in uzun yıllar tecrübesine dayalı tahminleri
önemini koruyordu. Bu tespitlerde
“Yörük” veya dağ köylüleri önemli bir dayanak noktasıdır.
Osmanlılar döneminde Ramazan ayının başlaması ciddi bir
seremoniyi gerektirirmiş. Bu ayın başlaması yeni hilalin görünmesi ve ilanına
dayanır. Anadolu illerinde yüksek dağ köylerinde yaşayanlar veya yüksek
yaylalardaki Yörükler gözetim altında tuttukları yeni hilali görür görmez ilin
kadısına koşar ve hilali gördüklerini müjdelermiş. Bahşişlerini alır
giderlermiş ama yetmiyor. Bir de olayın karara geçirilip ilanı gerekiyor. Hemen
bir dava dosyası açılırmış. Önceden tertiplenmiş iki kişi kadıya müracaat eder,
davacı dermiş ki; “bu adamın bana bir altın borcu vardı. Ramazan hilali
göründüğünde borcunu ödeyecekti. Şimdi hilal göründüğüne göre ben alacağımı
isterim” Kadı, hemen iki şahit ile hilalin göründüğü gerçeğini karara bağlar ve
bu keyfiyet minarelerde kandil yakılması, top atılması, davullarla kentin
dolaşılması şekilleri ile ahaliye duyurulurmuş. Aynı seremoni Bayram (Şevval ayı) hilalinin
görülmesi durumunda da ramazan bayramı ilanı için geçerliymiş. Böylece gün
ortasında dahi oruca başlandığı veya bozulup bayramın başladığı gerçekleri ile
çok karşılaşılmış. İstanbul’da hilalin görünmesi olayı çok farklı ve renkli
merasimlere tabiymiş.
Bugün cemre düşüşünün hiç aktüel ve ilginç bir yönü
yok ama ben yaşlı bir yazar olarak görevimi yerine getireyim de…
Gününüz ve gönlünüz hep cemre sıcaklığı ile dolu
olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder