13 Şubat 2018 Salı

CEMRE


                                               TEK CEMRE RESMİ BU!

Önümüzdeki hafta 19-20 Şubat ilk cemre havaya düşecek. Haftaya ikincisi suya ve bir hafta sonra da üçüncüsü toprağa düşecek.
Çocukluk yıllarımda, günlük yapraklarının kopartılması yaşlıların tekelinde olan Saatli Maarif Takvimlerinde, ilk cemrenin düşüşünü okumak aktüel bir olaydı. Günlük gazetelerin birinci sayfasında cemre konu edilir, bununla ilgili bir makale yazılır, baharın yaklaşımı müjdelenirdi. Bu görev genelde gazetenin en yaşlı muharririnindi.  Çarşılarda, okullarda hanımların ev gezmelerinde bu haftalar hep o görüşülürdü. Bazıları bu düşen nesneyi görebilmek için geceleri uykusuz geçirir ama mübalağacı çocukların yeminli iddiaları dışında bu düşüşü gören olmazdı. Osmanlılarda bu günlerde baharı müjdelemeyi vesile ederek önemli kimselere divan şairlerince “cemreviye” adı verilen övgüler yazılırmış.
Günümüzde gündemi değiştiren o kadar çok şey düşüyor ki; bırakınız cemreyi enflasyonun düşüşü bile haber olma özelliğini kısa sürede yitirir.  Güney illerimize her gün birkaç füze düşüyor. Dolar ve buna bağlı olarak diğer konvertibl paralar her gün bir düşüyor bir yükseliyor. Borsalar keza…  Yetmiş yıldır biliyorum Türk parası her gün düşüyor.  Futbolda, siyasette, TV dizilerinde, magazin, tele-vole programlarında düşenler kalkanlar toplumumuzu en çok ilgilendiren konular haline gelmişken cemre de ne ola ki?
Yine de ilgilenenler olabilir düşüncesi ve eski yılların gazetecilik geleneklerine bir “cemile” olması için nakledeyim.  Halkımız arasında baharın müjdecisi olarak sıcaklığın artması olayına cemre (bazı yörelerde cemile) denilir.  Kelime anlamı kor halindeki ateştir.  Birer hafta ara ile havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılır. Her cemre ile sıcaklık belirgin olarak artar. Cemreler arasındaki günlerde ise ısının düştüğü tespit edilmiştir. İstanbul’da 60 yıllık dönem için yapılan bir araştırmaya göre; cemrelerin kıştan bahara geçilirken ortalama sıcaklık eğrilerinin yükselmeye başladığı dönemin başlangıcını belirledikleri görülmüştür. Bu dönemde mevsim normallerinin üzerindeki az ya da çok bir sıcaklık artışı olduğu bir gerçektir.  Bir, iki günlük farklarla bu tarihlerde %42 olasılıkla, iki cemre dikkate alındığındaysa %74 olasılıkla belirgin bir ısınma gerçekleşmiştir.
Eski takvimler yılı “Kasım” ve “Hızır” olmak üzere ikiye ayırmıştır. Kasım 180, Hızır ise 186 gündür. Kasımın kırk altısında kırk gün anlamındaki “erbain”, seksen altısında elli gün anlamında “hamsin” girer. Böylece kışın en soğuk günleri geçmiş olur. Halk arasında kasımın yüzüncü günü için “geldik yüze, çıktık düze.” yüz ellinci günü için ise “yüz elli, yaz belli” , “o gün padişahın atları çayıra çakılır.” söylemleri yaygındır.   İşte kasımın yüz beşinde ilk cemrenin düşüşü ile havalarla beraber gönüller de ısınır.
Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğünde cemre ve dönemleri hakkındaki üç rivayetten bahsediliyor:
1) Arapların bir kısmı çok soğuk dönemlerde mağaralara girerler ve kendileriyle birlikte koyun, inek, öküz ve sair hayvanları da yanlarına alıp ateş yakarlardı. Soğuğun azaldığını hissettikleri zaman sıra ile bu ateşleri söndürürlerdi. İşte böylece her bir söndürmeye “sukut-u cemre”(düşen ateş) dediler.
2) Çin zenginlerinden bazıları soğuğun şiddetli zamanlarında evlerinde üç soba ve ocak yakarlar, soğuk kırıldıkça sobaları birer birer söndürürlerdi. Buna da sukutu cemerat denilirmiş. Cemerat tabiri bir Arap tabiri olup Çinlilerin adetleri o dönemlerde Araplar arasında bilinmiyordu.
3) Bazı eserlerde belirtildiği üzere; cemre üç yıldızdan ibarettir. Bunlara cemre denilmesinin sebebi parlak ve bir çeşit kırmızılığa sahip olmalarıydı. Düştü denilmesi de batı ufkuna yaklaşmaları anlamında kullanılıyordu. Şöyle ki; Şubatın yirmi birinci günü, güneşin doğumundan öğleye kadar olan vakitte batıya yaklaşınca suda ısınma meydana gelir. Şubatın yirmi sekizi sabahında batım başlayınca havada ısınma belirtileri görülür. Mart yedide ise burç vakti toprakta ısınma meydana gelirmiş.
Şiirlere şarkılara da girmiş cemre düşüşü;
“Kış günümde cemre düştü başıma
Cemre düştü hasret çeken yaşıma
Cemre düştü toprağıma taşıma
Cemre düştü yüreğime aşkıma”
Günümüzde dijital verilerle gök olayları ve iklime etki edecek değişimler yıllar evvelinden, üstelik dünyanın her bir koordinatı için saniyeden daha küçük birimlerle tespit ve ilan edilmekte. Yine de çocukluğumuz etkinliklerinin ve ritüellerinin yeni kuşaklara aktarılmasını bir kültür ve folklor korunması olarak görmekteyim. Rahmetli dedem yaşıtı dostlarından edindiği bazı bilgileri önem vererek nakil ederdi. Mesela; “dün Yörük belediyeye gelmiş, bu sene kış çok olacakmış” önemli (!) bir havadis idi.   O yıllarda da meteorolojinin gelişmiş olmasına rağmen dağlarda yaşayan Yörüklerin veya İstanbul’da balıkçı Salih Reis’in uzun yıllar tecrübesine dayalı tahminleri önemini koruyordu.  Bu tespitlerde “Yörük” veya dağ köylüleri önemli bir dayanak noktasıdır.
Osmanlılar döneminde Ramazan ayının başlaması ciddi bir seremoniyi gerektirirmiş. Bu ayın başlaması yeni hilalin görünmesi ve ilanına dayanır. Anadolu illerinde yüksek dağ köylerinde yaşayanlar veya yüksek yaylalardaki Yörükler gözetim altında tuttukları yeni hilali görür görmez ilin kadısına koşar ve hilali gördüklerini müjdelermiş. Bahşişlerini alır giderlermiş ama yetmiyor. Bir de olayın karara geçirilip ilanı gerekiyor. Hemen bir dava dosyası açılırmış. Önceden tertiplenmiş iki kişi kadıya müracaat eder, davacı dermiş ki; “bu adamın bana bir altın borcu vardı. Ramazan hilali göründüğünde borcunu ödeyecekti. Şimdi hilal göründüğüne göre ben alacağımı isterim” Kadı, hemen iki şahit ile hilalin göründüğü gerçeğini karara bağlar ve bu keyfiyet minarelerde kandil yakılması, top atılması, davullarla kentin dolaşılması şekilleri ile ahaliye duyurulurmuş.    Aynı seremoni Bayram (Şevval ayı) hilalinin görülmesi durumunda da ramazan bayramı ilanı için geçerliymiş. Böylece gün ortasında dahi oruca başlandığı veya bozulup bayramın başladığı gerçekleri ile çok karşılaşılmış. İstanbul’da hilalin görünmesi olayı çok farklı ve renkli merasimlere tabiymiş.
Bugün cemre düşüşünün hiç aktüel ve ilginç bir yönü yok ama ben yaşlı bir yazar olarak görevimi yerine getireyim de… 
Gününüz ve gönlünüz hep cemre sıcaklığı ile dolu olsun…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...