20 Ekim 2018 Cumartesi

BURSA’DA ESKİ CUMHURİYET BAYRAMLARI*


BURSA’DA ESKİ CUMHURİYET BAYRAMLARI*


Ramazanlar ve dini bayramlar dışında Top atışları,  bende Cumhuriyet bayramları ile özdeşleşmiş bir kavramdır. Çocukluğumun -ki yetmiş yıl evveline uzanır- Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarına top sesleri mutlaka eşlik ederdi. Şehirler büyüdü de top seslerini duymaz mı olduk? Yoksa artık tarihin derinliklerinden gelen bu geleneğimiz de mi yok oldu?
           O top sesleri ki; mutlu bir doğumun müjdesi olarak bizzat Atatürk’ün emirlerine dayanan ve               yurdun her tarafında olduğu gibi Bursa’da da süre gelen bir alışkanlık idi.
1923 yılı; yapılandırılmakta olan devletin doğum sıkıntıları ile geçmiştir. Bakanların Meclis tarafından ayrı ayrı seçimi ile ilgili Anayasa hükümlerindeki zorluklar, baştan beri Cumhuriyeti hedeflemiş olan Atatürk için bir vesile olmuştur. Yine yeni bakanların seçimi problemleri ve kulisleri ile yüklü geçen günlerin ardından 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Halk Fırkası Heyeti (CHP Meclis Gurubu)  toplantısı Meclis toplantısına çevrilir. Atatürk uzlaştırıcı olarak davet edilir.   Atatürk’ün bir gece evvelinden İsmet paşa ile birlikte tespit ettikleri, Cumhuriyet ilânını içeren,  Anayasa değişikliği teklifi sunulur. Uzun görüşmeler yapılır. Tarihçi Abdurrahman Şeref Bey “Doğan çocuğun adını koymaktan başka ne yapıyoruz? 23 Nisan 1920’den beri memleketi, sadece adı konmayan cumhuriyet rejimi ile idare etmiyor muyduk?”  cümleleri ile müzakerenin tamamlanmasını ister[1].
 “Efendiler, Meclisçe Cumhuriyet kararı 29/30 Teşrinievvel 1923 gecesi saat 8.30 da verildi. On beş dakika sonra, yani 8.45 te Reisicumhur intihap olundu. Keyfiyet aynı gece bütün memlekete tebliğ ve her tarafta gece yarısından sonra, yüz bir pare top endaht edilerek” ilân olundu.[2]
O gece bütün komutanlıklara çekilen telgraflarla  “101 pare top atışı ile Cumhuriyetin ilanı” emredilir.  Muhtemeldir ki Bursalılar da keyfiyeti bu top sesleri ile öğrenip, ertesi sabah yurdun her tarafında olduğu gibi, elde bayraklar “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları ile caddelere dökülmüşlerdir.  Ve yine muhtemeldir ki büyük çoğunluğu çok yaşamasını istedikleri bu cumhuriyetin ne olduğunu tam bilmeden.
Yok, olanlar sadece top sesleri mi? Çocukluğumun bayram özelliklerinden Tak da kaybolanlardan. Devlet büyüklerinin veya misafirlerinin şehre gelişlinde millî bayramlarda özellikle Cumhuriyet Bayramında ana caddelere ve geçit resminin yapılacağı meydanlara taklar kurulurdu.  Bayramdan bir iki gün önce kerestelerden, demir borulardan, profillerden yapılmış bu portatif kemerler belediyeler tarafından depolardan çıkartılır, belli yerlere monte edilirdi. Üzerleri kırmızı kumaşlarla sarılır, defne dalları, yeşillikler, çiçekler ve bayraklarla bezenirdi. Bazı meslek kuruluşları da, biraz icra ettikleri zanaatın örneklerini de teşhir eden tasarımlarla, bir yarış esprisi ile katılırdı bu süsüleme ve kutlama tarzına. Kontrplâktan yapılmış üst üste oturtulan büyük silindirlerle inşa edilmiş kuleleri de anımsıyorum.     Kemerin üstüne bayramı kutlayan bez dövizler asılır “Orduya Şükran” ve benzeri ifadeler yer alırdı bu deyişlerde. Taklar geceleri renkli ampullerle aydınlatılırdı. Bursa’da Valilik ile Halk Evi binası (A.V. Tiyatrosu) arasındaki köşede, Yeni Yolun başında, Mavi Köşede, Namazgâh Caddesi başında bu taklardan hatırlıyorum.
Geçit törenlerine İl Daimi Encümen Azaları, Belediye Meclisi Azaları, Esnaf Cemiyetleri,  İdare Heyetleri Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Avcılar Derneği ve benzerleri de katırdı. Bindirildikleri askeri araçlarda savaştıkları günlerin acılarını, zaferin coşkusunu yansıtan bakışları ve edepli oturuşları ile gaziler geçerlerdi. Halkın içten alkışlarına başları ile mukabele ederek. Kimi ütülü koyu renk takım elbiseleri, kravatları, başlarında fötr şapkaları, kimi yakaları iliklenmiş mintanları, sivil kasketleri ve göğüslerinde taşıdıkları İstiklâl Madalyaları ile... Belki de Kıyafet Kanunundan kaynaklanan bir gerekçe ile uydurma milis kıyafetli, belleri tahtadan el bombalı, kalpaklı üniformalar yoktu o zamanlar. Hele kalpaklı Kore gazilerinin olabileceği aklımıza bile gelmezdi.    
Bayram demek asker demekti. Askeri birlik bulunmayan illere sırf geçide katılmaları için birkaç günlüğüne tören müfrezeleri gönderilirdi. Yakın garnizonlardan. Bursa bu eksikliği hiç hissetmemiştir. Bir süre kapatıldığı 1960’lı yıllar müstesna Işıklar Askeri Lisesi her dönem Bursa bayramlarına renk ve coşku katmıştır.
Geçit resminin yapılacağı meydanlar, caddeler erken saatlerden itibaren dolardı. Pelerinli polislerin bindiği eğitimli atlar yan yan yürüyerek ön ayakları ile kaldırımdan taşanları hizaya sokarlardı. Törenin bir noktasında, ahalinin alkışları arasında caddeyi bir başından öbür başına, yalın ayak koşarak kat eden kentin meczubu İsmail Hakkı’ya ise ses etmezdi polisler.   O zaman da duyulmayan nutuklar faslı sıkılarak geçirilir, geçidin başlaması ile ilgi artardı. 
Maalesef artık kalmayan süvari birliklerini belki de genlerimizden gelen at sevgisi ile bir farklı izlerdik. Tırmalanıp hafif gaz yağı içirilmiş bezlerle parlatılmış dolgun sağrılarından yansıyan güneş ışıkları, başlarını vakarla yukarılara diken duruşları ve bandoya uygun adım düzenli, disiplinli yürüyüşleri ile…  Sonra ayakları tozluklu, arkalarında en üstüne incecik battaniye katlanmış, bavul boyu sırt çantaları, sağ el başparmaklarının desteklediği avuçları ile kayışından kavradıkları mavzerleri omuzlarına asılı piyadeler, manga düzeni sıralarla geçerlerdi. 1950’lerden sonra uzun ceketleri kısa batıldresler, postalları Rozveltlerle değişmiş, sıralar üçlü olmuş tüfekler omuza dayanmıştı, dipçiği sağ avuç içine oturtulmuş olarak.      Ardından gösterişli kadanaların çektiği, namlunun sağ ve solunda iki erin ters oturduğu top arabaları, askeri silâh ve araçlar güven, gurur ve iftihar duyguları uyandırırdı bizlerde. Sovyetler Rusya’sının depreşmiş kötü emellerine karşı bir teminat duygusu verirdi bu geçit törenleri.
Bando sesleri, marşlar, askeri geçit törenleri hamaset duygularımızı tetikler, vatan sevgimizi bilerdi. Bizler bu duygularla yetiştirilmiştik. Düşman istilâsı görmüş, Kurtuluş Savaşını yaşamış büyüklerimizin anlattıkları ile dolu idi belleklerimiz. Ortaokul, Lise yıllarımızda kız, erkek başlarımızda okul kasketlerimizle, askerler gibi onarlı saf düzeni ile katıldığımız bayram törenleri kaçılması gereken angaryalar değil, zevk ve şeref vesileleri idiler.   Bugün dahi marşlar ve askeri törenler gözlerimi yaşartır.  Talebeliğimde, izcilik dönemimde Yedek Subay Okulunda gururla taşıdığım Bayrak geçerken oturmakta olduğu kahvehane önlerinden ayağa kalkıp, önlerini ilikleyen yaşlılardan artık hiç kalmadı. Bayrak törenlerinde bandonun sesini duymazlıktan gelerek İstiklâl Marşımızı selâmlamaktan kaçan yeni nesli utanarak ve üzülerek izliyorum.



Ahali Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına içtenlikte katılırdı. Resmi dairelerin dışında evler ve iş yerleri de binalarını defne dalları ve çiçeklerle süsler, hiçbir ikaza gerek kalmadan camlarına bayrak asar, balkonlarına renkli ampullerle yıldızlı, ay yıldızlı, motifli panolar yerleştirirdi.  Bugün bile tesadüfen yıkılmamış eski binaların balkon üstlerinde ampul duyları kalmış çıtalara rastlamak olasıdır, hiç bayrak göremediğim apartman katlarının aksine. Şehir bandosunun bazı yıllar askeri bandoların halkevi önünde, meydanlarda yaptığı gösteriler her yaştan kalabalığı saatlerce toplardı etrafında.  Mahalle meydanlarında muhtarlık önlerinde çalınan davul zurnalar eşliğinde gece yarılarına kadar halay çekilir, zeybek oynanırdı.  Gece ucuna çakılıp içine kül ve gaz yağı konulmuş değneklerle resmi fener alayına katılırdı gençler.
Bayram gecesi Bursalılar Heykel önüne akın ederlerdi. Pencere kenarlarına renkli ampuller dizili resmi binalardaki ve taklardaki aydınlatmayı görmek, bir itfaiye erinin sigara ucu ile ateşlediği maytap gösterisini izlemek için.
29 Ekim günü iş yerleri kapalı olurdu.  Özel kanun bu gün hafta sonu tatilinin uygulanmasını amirdi ve buna kesinlikle uyulurdu. Daha sonraki yıllarda sadece tören sırasında iş yerlerini kapalı tutmak gibi bir müsamaha yerleşti. Ardından turistik yerlerde uygulama iyice gevşetildi. Bildiğim kadarı ile kanunda bir değişiklik olmamasına karşın hafta sonu tatili uygulaması da kalmadı. 
Rutin seremonilerde bir değişiklik yok. Sadece İlbay’ların adı Vali, Şarbay’larınki Belediye Başkanı oldu. Cumhuriyet Baloları son yıllarda yeniden hayata geçirildi ama şimdi de sadece belirli bir kesime açık.
Zayıflayan Milli Duygularımız (içimden kayıp olan demek gelmiyor) ile Cumhuriyetin (95.) yılına geldik. Daha nice yıllar temennisi ile Bayramımız Kutlu Olsun.



·         CUHURİYETİN 80. YILI;  OLAY GAZETESİ BURSA’DA YAŞAM EKİNİN EKİM 2003 TARİHLİ SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

[1] Bakınız:  ÇANKAYA- F. Rıfkı Atay.
    YAKIN TARİHTE GÖRDÜKLERİM VE GEÇİRDİKLERİM- A. Emin Yalman
    KEMÂL ATATÜRK VE MİLLİ MÜCADELE TARİHİ- E. Behnan Şapolyo   
[2]  NUTUK –Kemâl Atatürk  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...