9 Ekim 2018 Salı

NAYLON POŞET

NAYLON POŞET


Biliyor musunuz? Artık eskisi gibi çok sayıda naylon poşet kullanamayacağız. Dağlar, taşlar yol güzergâhları naylon poşet tarlalarına(!) dönmeyecek.  En ufak bir rüzgârda köşe ve kuytularda poşet anaforları, havada poşet uçarları(!) görmeyeceğiz… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca alınan karar gereği; 2018 yılının ilk gününden itibaren bulunla ilgili yasanın yürürlüğe gireceği ve uygulanacağı bildirilmişken bu yasak 1 Ocak 2019 tarihine ertelenmiş.
Gerçi; “Yasak dediğin bizde üç gün sürer Çelebi.”
Yasakların uygulanmasında pilot şehirler olarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde başlanacak ve daha sonrasında küçük şehirlere doğru yayılacak. Yasak, tüm alışveriş noktalarında geçerli olacak. Ticarethaneler poşetten belirli bir ücret alacak. Bu ürünlerin doğada kolay çözünmediğini ve çevreye zarar verdiğini,   Avrupa’da bu yasağın ne kadar uzun zamandır yürürlükte olduğunu ve başarılı bir şekilde uygulandığını hepimiz biliyoruz. Yasak hakkında vatandaşları ve yerel işletmeleri bilgilendirmeyi hedefleyen bakanlık, bu konuda eğitimler ve kamu spotları ile toplumu da bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Daha önce de Amerika başta olmak üzere Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Norveç, Hindistan ve Çin’de yasak olmasa da teşvik edici uygulamalara şahit olduk. Örneğin Çin’de 2008 yılından beri naylon poşetle alışveriş yapmak isteyenler poşet başına 2-5 Cent arasında ücretler ödüyorlar,  bedava naylon poşet dağıttığı saptanan alışveriş kurumları ise 370 Euro gibi ağır bir bedelle cezalandırılıyormuş.
Almanya’da marketlerde poşet paralıdır. Markete alışverişe gelenler önce beraberinde getirdikleri boş pet şişeleri bina önündeki büyük, dijital kumbaraya atar ve belli bir miktar indiririm kuponunu alarak girerler alışverişe.
Plastik poşetler kanserojen etkiye sahip ve güneş ışığıyla buluştuklarında bu kanserojen etki daha da artıyor. Çözünme aşaması hem çok uzun sürüyor hem de çözünürken toprak ve suyu zehirliyor. Plastik poşetler imha sırasında çok tehlikeli ve zehirli gazlar ortaya çıkartıyor. Uluslararası bilim akademisinin açıkladığına göre denizlere her yıl milyonlarca kilo plastik poşet atılıyor ve bu plastik poşetler hayvanlar tarafından yiyecek zannedilerek yeniliyor. Daha sonrasında ise deniz hayvanlarında acılı ölümlere sebep oluyor.
Az da olsa, belediyelerimizin çok yerinde ve kutlanacak bir hizmeti olarak caddelerde dönüşümlü çöp kutularını görüyorum, Geri Dönüşümlü toplama projesi de başarıyla sürüyor. Her hafta evimde toplanan dönüşümlü atıkları gördükçe hayretler içinde kalıyorum. Meğer çöpe attığımız para ne kadar çokmuş.   
Bizim kuşağımız bu israfa alışık değildi. Çevreyi böyle sorumsuz kirletmeye de.
Rafları eczane gibi bakkal dükkânları yoktu, ambalajında satılan mamuller de. Kuru bakliyat ve benzerlerini bakkala götürdüğümüz patiska torbalara koydururduk, likit yağları götürdüğümüz boş şişelere.  Yoğurt ve benzeri mallar yine kendi kâselerimize konulup tartılırdı.  Pazara giden anaların, babaların cebinde ipten örülmüş fileler olurdu; boşken hiç yer işgal etmeyen ama dökme alınan kilolarca sebze meyveyi, eti yüklenebilen. Anneler dantel örmeli taşıma torbaları yapar, bunlara oymalı kontrplak saplar takılırdı…
Yeni kese kâğıdı az kullanılır, okunmuş gazeteler, mecmualar kese kâğıdına, defter yaprakları fişeğe dönüşürdü. Eski gazetelerden hamurla yapıştırılarak imal edilen kese kâğıtları bakkallara satılır, gençlere cep harçlığı olurdu. Üstelik eve gelen gazete kese kâğıdından eskimiş bir konuyu yarı satırlarına ulaşamadan çözmenin ayrı bir zevki vardı.
Yeni tanıştığımız naylon torbalar nadir ulaşılan mallardı.  Hanımların el işlerini, öğrencilerin kitap defterlerini taşımak için kullanılmaları bir yana bir imaj işareti olma özelliklerini de korudular uzunca bir süre. Hele Avrupa’dan gelen baskılılar...  Şimdi sokaklarda uçuşan, şehir dışı yol kenarlarındaki tarlalarda ekili mahsulden daha fazla yer işgal eden naylon poşetler yoktu. Şişeli mamuller depozitolu satılır, iade ederek parayı almak ayıp sayılmazdı. Depozitsiz rakı şişelerini ise sokakta dolaşan toplayıcılar satın alır ya da anneler bunlarla tabak çanak değişimi yapardı sokak satıcılarından. Küçük ilaç şişeleri ve cam kırıkları dahi eşekli satıcılardan leblebi tozu, kar satın aldığımız takas araçları idiler. Teneke kutular ve yağ tenekeleri ebatlarına göre tenekeciler tarafından başka mamullere dönüştürülürdü. Sebze atıkları, mısır koçanları, meyve kabukları komşunun ya da sabah sütünüzü getiren sütçünün ineğine ayrılar, uygun olanları bahçelerimizdeki tavuklar tüketirdi. Yakılabilecekler, kuru portakal kabukları dahi bir kenarda birikir sobalarda veya apartmanların kalorifer kazanlarında tutuşturucu olurlar, küçük kutular ise okulda el işi derslerinde yararlı objelere dönüşürdü. Her gün beş altı tanesi çöpü boylayan naylon-kağıt karışımlı çocuk bezleri yerine kaynatılıp kurutulan gerçek bezler vardı. Art arda iki üç çocuğu büyüten... Kadın petleri de öyle. 
Böyle olunca da evimizden çöp bile çıkmazdı. Önce “naylon çıktı mertlik bozuldu.” Ardından mukavva ambalajlı temizlik ve gıda çeşitleri... Daha temiz, daha hijyenik, daha şık oldular ama bu ambalaj farklarını da anlamadan cebimizden öder olduk.  Başlangıçta bir süre ambalajlı makarnanın aynı marka dökmesi ile tam bir misli fiyat taşıdığının bilinci ile eski alışkanlığımızı sürdürmeye çalıştık. Sonra gözlerimizi boyayan reklâm kampanyaları; “atın eski çoraplarınızı atın ya da paspas yapın” veya “kullan at” sloganlı tıraş bıçakları ile beyinlerimiz de yıkandı.  Makineye takılan tıraş bıçaklarını bir cam bardağın içinde kırk kere sağa kırk kere sola döndürerek bileyen, kıtlık ve savaş görmüş kuşak tarihin derinliğine gömüldü, alışkanlıkları ile birlikte.
“No depozit- No return” yazılı boş şişeler önce Amerikan Üsleri ve onların marketlerinden Amerikan Pazarı nam iş yerleri yoluyla, parası mukabili evlerimize girdiler. Peşinden de sistem girdi ekonomimize. Tüm yurda dağıtımı yapılan Bursa kaynaklı içme suları bile Bursa lokantalarında cam şişede değil pet şişelerle geliyor masalarımıza. Çok az bakkalda, markette cam şişeli su görülebiliyor… Ya caddelerde elinde pet şişe taşıyan bir küçük hanımlar? İçiniz, atınız çöpe.
Çöplerde elektrikli ev aletlerini, ütü tahtalarını, yatak, yorgan, mobilya, buzdolabı görmek o kadar olağan manzaralar ki. Allah’tan el arabaları ile çöp birikimlerini dolaşıp bunları ayıklayarak geçimini sağlayan eli öpülesi insanlar var.
Yıllarca evvel okuduğum bir yazıya göre; 2. harbin ardından yeniden yapılanma sürecinde olan Almanya'nın Amerikan işgal kuvvetlerinden bir isteği olmuş. Çöpe attıkları şişelerin silindirik değil dikdörtgen veya kare prizma şeklinde ve boyunlarının olabildiğince kısa yapılmasını talep etmişler. Bunları toplayıp betonarme yapıların duvarlarında dolgu malzemesi olarak kullanmışlar; hem de iyi bir ısı yalıtkanı.
Günümüzde Almanya ve bazı batı ülkelerinde ev atıkları için dört ayrı renk çöp varilleri vardır. Çöp, biyoçöp, geri dönüşüm işaretli ambalaj maddeleri ve şişe, cam, kâğıt bu farklı renkli toplama kaplarında toplanıp her biri ayrı günlerde alınır çöp arabalarınca.  Evinde çöpünü ayırarak teslim antlaşması yapan mükellefler ya çok az bir vergi ödüyor ya da hiç ödemiyor. Ama müfettişlerce titizlikle denetleniyorlar. Anlaşmaya uymayanlar çok büyük cezalar ödemek zorunda.  Tabii onlar hemşehrilik veya partiye yakınlık kıyağı ya da rüşvet uyanıklıklarını(!) bilmediklerinden sistem yürüyor.
Kolaylık, evet. Hijyen, evet. Tüketime dayalı üretim, ona da evet. Ama en mütevazı aile bütçesinden bir yılda çöp yolu ile çıkan bedeli lütfen hesaplar mısınız?  Birileri “ben kazanıp ben ödüyorum sana ne” diyebilir. Fakat gelecek kuşakları kendi pisliğimiz içinde boğmaya hakkımız olmamalı.
Bizim kuşağımız geri dönüşüme yatkın ve sıcak. Marifet “ne fark eder” zihniyeti ile büyütülmüş savurgan kuşakları eğitebilmekte. Biz geldik gidiyoruz, dünya onlara daha çok lâzım.
Ha gayret…                      

DUYURU; Bursa Kanserle Savaş Derneği’nden. 
SAĞLIKLI Bir Dünya için Poşet Kullanımı yerine Çantalarımızı Seçin...
Biz Büyük Bir Aileyiz….


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                                                                              CEMİL  BUBİK                                                  ...